9 Temmuz 2012 Pazartesi

Orduevinde tivist


Bu taşkın, sansürsüz neşenin, hafifliğin sebebi nedir? Aile büyükleri bir başka salonda oturmuş, düğün başlamadan hafif bir şeyler yiyip içerek fotoğraf çekiminin bitmesini bekliyorlar! İçerideki genç ekip, buradan çıkıp daha da eğlenmeye, karmaşık desenli polyesterden mini elbiseleriyle platform topuklarını yerde sigara söndürür gibi sürterek danslar edecekler. Bugün kutlama günü, üniformanın kadınlar üzerindeki etkisinin farkında olan asker damat, nihayet seneler öncesinden beğendiği kızla evlendi! Fakat uzun süre sonra ilk kez gördüğü, kumral bir Twiggy’yi çağrıştıran kuzeni (Selma/Belma?) acaba daha doğru bir tercih mi olacaktı? Fotoğrafın tam gelinle damadın arasından yırtılmaya çalışılmış olması, belki de bu tereddüdün sonraki yıllarda bambaşka sonuçlara sebep olduğunu ele veriyor.
Bekâr ve genç teyzesi, gelinin hemen yanında, kolunu onun omuzuna doğru atmış. Ailede senelerdir hasretle beklenen herhangi bir düğünün nihayet gerçekleşmesine, bu vesileyle aile büyüklerinin kendi üzerindeki evlenme baskıların en azından bir süreliğine azalacağına seviniyor.  Sol başta güneş gözlüğüyle gülümseyen, gelinin Avrupa’dan düğün için İstanbul’a uçakla gelmiş halası. Arka tarafta ayakta dizilmiş beş erkek, önde, kızların yanında oturanın aksine, damadın arkadaşları sıfatıyla bu düğüne katılıyorlar. Ön tarafta, koltukta oturan delikanlı, sağ elindeki alyansa bakılırsa, nikâhta keramet olduğuna inanan ve bu genç çifte gıptayla bakan nişanlı bir kuzen, ya da bir arkadaş. Arka sırada, kapalı mekânda olmalarına rağmen ısrarla güneş gözlükleriyle gizli ajan gibi poz vermiş absürt çift, kız tarafıyla uzaktan akraba. Kadraja girmenin güzel hatrı için bile damadın arkadaşlarına sokulmamışlar, onlarla tanışacak kadar medeni cesarete sahip de değiller zaten. Belli ki gelinin ailesinden, şehre sonradan gelmiş ve gereklerini yavaş yavaş öğrenmeye çalışan, bu yüzden hor görülen, gelinin annesinin uzak bir kuzeni ve oğlu. Güneş gözlüklerini Avrupa’dan gelen teyzeye öykünüp, çıkarmamayı uygun görmüşler.
Elmira

Gelin,  subay damat ve arkadaşları . Gelin ve damadın iki yanındaki hanımlar yaşça bir parça daha büyüğe benziyor. Yakın yaşta akrabalar (küçük teyze?, hala?).


Yetmişlerin başları. 71’ olabilir.  Ne  kadar hakim olunmaya çalışılsa çalışılsın, her fotoğrafta bacakların bitiştiği yerde beyaz küçük bir üçgenin görünmesinin suçlusu mini  eteklerin, koyu renk camlı numaralı  gözlüklerin moda olduğu,   Faik Türün’lü  Memduh Tağmaç’lı yıllar.


O yılların moda mobilya tarzı beyaz lake ve çiğ renkli sert döşemeli(şarabi veya acı yeşil, flaneli andıran bir kumaşla kaplı olurdu hatırladınız mı?) kübik mobilyalardan oluşan bir oturma grubu önünde poz verilmiş.  Bu şık mobilyalar şimdinin futbolcu-manken birlikteliği (seviyeli), minimalist tarzının arketipi. Duvardaki resimlerin tümünü göremiyoruz, fakat Kurtuluş Savaşı Komutanları gibi. Hayal gücümü biraz zorladığımda; alt sırada altıncı fotoğrafta  Cafer Tayyar (Eğilmez), en uçta da Ömer Halis (Bıyıktay) Paşaları görüyorum. Üst sıra seçebildiklerim de; birinci İzzetin (Çalışlar), ikinci Kazım (Karabekir), dördüncü de Fahrettin (Altay).


Soldan altıncı, hoş hanımefendi ve damadın birbirlerine bakışları eğer kardeş filan değillerse, fotoğraf basılıp gelin hanım eline aldığında bir miktar  sıkıntıya sebebiyet vermiş olmalı!


BvP.   

3 yorum: