26 Kasım 2012 Pazartesi

Gelin olmuş gidiyorsun / Sekiz Ağustos Dokuz Yüz Otuz Altı





Dokuz yüz otuz altı senesi ağustos ayının sekizinci günü.  Evin asmalar, çiçeklerle dolu güzel  bahçesinde  yakın çevresi ile gelin ve damat.
 
Evin küçük kızları olan ikizlerden hiç olmazsa bir tanesinin kendine uygun kısmet bulması ev ahalisini şenlendirmiş, bu babasız ailenin erkeksiz kalabalığı yıkık dökük konağın arka bahçesinde bir köşeye koydukları küçük halının etrafında, iki sandalye üstüne oturmuş gelin ile damadın etrafına toplanmışlar. Ortadan ayrılmış briyantinli saçları, parlayan boyalı pabuçları ve uygunsuz bir neşeyle yaprakları saçılmış yaka çiçeği ile damat, belli belirsiz yumuşak bir ifadeyle kameraya bakıyor. Gelinin evliliğe hevesi, damadın üstüne bastırdığı sağ kolundan belli; belki de aileden çekindiğinden müstakbel kocasının elini tutamamış, koluna girememiş.  Zıpır mizacına uygun şekilde duvağının süslü bandı başında eğri vaziyette. Kardeşleri gibi dudaklarına koyu kırmızı, vişneçürüğü rengi bir ruj sürmüş bu küçük kadın, sırada dizleri üstünde oturmuş kız çocuğunu saymazsak fotoğrafta dişleri görünerek gülümseyen tek kişi. Küçük, kibar yüzüne yayılmış ince dudaklarının gülümsemesi, onu olduğundan daha çocuksu gösteriyor.

Fotoğrafın sol baş tarafında kalan ikiz kız kardeşi başını hafifçe öne eğmiş; kardeşininkinin tıpatıp aynısı dudaklarının iki köşesinde muzip bir gülümsemenin hemen öncesinde görülecek bir yukarı kıvrılış. Adeta sırtını döndüğü ve böylece kompozisyondan ayrıldığı için fotoğrafa sonradan yapılmış bir ilave gibi duracağı pozunda, büyük ablası ve eniştesi arkasında kalmış. Bu durum giysisiyle ilgili şu gözlemi daha kolay görünür kılıyor: Evli ablanın belki de güzel bir mağazadan satın alınmış parlak kumaştan elbisesinin basit bir versiyonu onun için evde dikilmiş. Yakanın işlemesi, ablasının omuzlarını açıkta bırakan kol modelinin özeni onunkinde görülmüyor; mat kumaş üzerine kolları kelepçelemiş, yakası büzüş büzüş bir elbise onunki.  Yalnız, ablasından daha gösterişli durmuş olsa da, herhalde ablasının kayınvalidesi tersini düşünüyor ki karşı köşedeki gelinini süzerken poz vermeyi unutmuş.

Elmira.



Genellikle  düğün fotoğraflarının  odağında  kovandaki kraliçe arı görkemi ile  gelin olur. Günün önemi saçına, makyajına giydiğine yansır, bu kadar özen gösterilen her kadının çok güzel olduğunu, hiç olmazsa görüneceğini biliriz. Bazen de bu rol ister istemez başkaları tarafından çalınır, çalınması kaçınılmaz olur. İşte bu da öyle bir fotoğraf. Çizgili smokin pantolonu, yakasında çiçeği ile  yakışıklı damat  ile  sevimli ve zarif gelin, (ancak “sevimli” sıfatı aklıma geliyor nedense) maalesef sol başta  keskin bakışları ve  çapraz bantların çekici hatlarını vurguladığı  şık elbisesi içindeki genç kızın güzelliği karşısında  -belki de hak etmedikleri ölçüde- sönükleşiyorlar.  Bu kız gelin’in iki kardeşinden küçük olanı galiba. Kaş ve dudak benzerliklerine bakarak, büyük ablanın da kocasının yanında,  soldan üçüncü olduğunu düşünüyorum. Küçüğün kol ve boyundaki süslemelerin aynısı onun üzerinde de var. Gelinin en yakınları oldukları için de çok daha özenli ve gösterişli elbiseler içerisindeler.
Belki evin kolayca görülebilen ve bahse değer  ince çıtalardan yapılmış giyotin kafeslerinden, küçükler düşmesin diye yan duvarına ağ gerili  havuz ve  yere serili güzel halıdan da söz etmek gerekli ama ben de gözlerimi şu sol baştaki parlak ışıktan  alamıyorum bir türlü!
BvP

 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder