Uzaktayken hasretle birbirine mektuplar yazıp fotoğraflar
gönderen karı-koca, şimdi kayınvalidenin gözetiminde, kavuşmayı kutluyorlar.
Önlerine ayrılıklarının tarih şeridini dizmişler adeta: Şekerliğe dayalı duran miğferli
bir askerken polaroidle çekilmiş adamın fotoğrafı, az ilerisinde tüylü masa
süsüne yaslı, yine askerde arkadaşlarıyla pozu(belki de cephede? Baron von
Plastik bu konuları daha iyi bilecek, formayı da değerlendirecektir eminim), hemen
yanında kim bilir sırtını masanın üstünde duran neye yaslamış, güzel yüzünü de,
boynunu posunu da unutmasın diye karısının stüdyoda çektirip yolladığı
fotoğrafı ve hemen altında özenle yerleştirilmiş iki küçük vesikalık.
Adam fotoğrafın sağında, güneş altındaki talimlerden
esmerleşmiş yüzünde hayli içten, memnun bir gülümseme; adeta kapıdan girdiği
gibi kadın şefkatiyle etrafı sarıldığı için yüzüne kan gelmiş. Yalnız şu
telaşta bile ihmal etmemiş, elinde desenli, porselenden bir kutu tutuyor. Belli
ki annesinden hatıra olsun diye alıp götürmüş veya başka bir manevi değerihayatı
pahasına ayakta tutmayı simgelesin diye onunla beraber bunca yolculuk etmiş.
Şimdi bu karede, özenle ve biraz da anlamsızca salonun orta yerine çekilen masanın
üstünde, hatıralar geçidinin son parçası o kutu. “Seni de unutmadım anacığım”
kutusu.
Kayınvalidenin öbür yanında oturan ve aradaki hasretin hala
tam olarak sona ermediğinin farkındaki gelin, belli belirsiz surat asıyor. Yine
de bir gece önceden sarılmış saçları, makyajlı yüzü, boynuna önemli günlerde
taktığı üç sıra hakiki inci kolyesi kocasının dönüşüne duyduğu hevesi
gösteriyor. Fotoğrafçıya doğru doğrulttuğu kör bakışlarında “Herkes gitse de
kavuşsak” sabırsızlığı.
Elmira
Hiç tanımadığı insanların bilmediği halleri konusunda şeyler yazmaya çok hevesli olmasak bu işlere kalkışmazdık elbette ama, şu fotoğraf cesaretimi bütünüyle kıranlardan.
Öyle bir durum ki şu masanın etrafında olanlar, bir iki üfürük bilgi kırıntısından başka söyleyecek şeyim yok. Daha önce böyle bir şey görmedim maalesef. Bilinmedik bir sosyal davranış, bir moda gibi. Şimdilerin pek revaçta sehpa ortasındaki nesne etrafına hafifçe dolanarak biçim verilmiş örtü türü bir "şekil" var sanki orada.
İnce tüylerden süsün önündeki bir dizi fotoğrafın genç üsteğmen ve genç kadına ait olduğu anlaşılıyor. Stüdyoda çektirilmiş fotoğrafta da aynı inci dizilerini takmış. Arazide çekilmiş, tüylerin tam önündeki büyükçe fotoğrafta ise manevra kayışlı, kepli ve güneş gözlüklü bir grup genç asker var. Soldaki daha eski döneme aitmiş gibi görünen bir üniforma giymişken, sağda ayakta duranın üzerinde 1947'den sonra orduda kullanılan "Ike Jacket"e benzer veya tulum gibi bir şey var. Aynı üniformayı "esas" fotoğraftaki subayın üzerinde de görüyoruz. Sokakta giyilen bir üniforma değil de; arazide , garnizon içinde giyilen bir şeye benziyor.
Ama tüm bunlar bana; masa üzerine fotoğraflar, tüyler ve teneke bir kutu konularak çektirilmiş şu fotoğrafa nelerin gizlenmiş olduğun, gizlenenlerin kime ne söylediğini açıklayamıyor.
BvP
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder