Singer Dikiş Kursu Mezunları. 5 Aralık 1949. İskenderun.
Öğrencilerden birçoğunun el sanatı öğrenmekten ziyade salonunda belli belirsiz bir tıkırtıyla ilerleyen yelkovanın inadına zamanın adeta durduğu şehriye kokan evlerinden kaçıp, dışarıdaki gerçek hayata karışabilmek için çıkış yolu olarak gördükleri dikiş kursunun mezuniyet günü, tam da bu sebepten yüzlerde buruk bir gülümsemeye sebep olmuş. Tedirginliğin sebebi: Bundan sonra gece yatmadan süngerli tele sardıkları saçlarını limon suyuyla sertleştirdikten sonra, derisi yanlardan gevşemiş hafif topuklu ayakkabılarla caddelerde seke seke yürüyebilmek için nasıl bir mazeret uyduracaklar? Kurs çıkışı paralel sokaktaki pastanede ağız dolusu laf ederken bir yandan küçük bir tepsiye dizilmiş incecik cam bardaklarda servis edilen iç bayıcı tatlılıktaki limonatadan içerlerdi, hava kararmışken sokakta olmanın heyecanı ayaklarının altını kaşındırır, bu keyif uğruna kursu bahane etmenin vicdan azabı içlerini ince ince ne güzel yakardı. Halbuki bugün bu odaya, sansürsüzce ve yanakları kızarmadan erkekler, büyük şehirlerde yaşayan özgür kızlar ve film yıldızlarının çarpık özel hayatları gibi birçok şeyden bahsetmekten, yüksek sesle dedikodu yapmaktan, ve neredeyse sıkı sıkıya kapatılmış pencerelerin camlarında buğu yapacak kadar yoğun hayaller kurmaktan çekinmedikleri bu yasaksız alana ve onun vesilesiyle önlerine açılan sokak hayatına veda edecekler. Fotoğrafın orta yerine dağılmaz, çelik gibi bir neşeyle kurulmuş güzel dikiş hocalarıyla da bir daha kim bilir anca mahalle pazarında, küçük bir oğlanı telaş içerisinde çekiştirirken karşılaşacaklar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder