21 Eylül 2012 Cuma

Mösyö ve Madam Fuat

Alıcısı tarafından "Mösyö ve Madam Fuat" olarak adres edilmiş yaşlıca çift
 evlendirme dairesinde davetliler ve şahitler huzurunda defteri imzalıyor.
İstanbul, Mayıs 1949.

Şapkasının örtmediği gözüyle fotoğraf makinasına hesap sorar gibi bakıyor Madam Fuat, erkeklerle çevrili bir masada, ülkeler arasında imza ediliyormuşçasına ciddiyetle yaklaşılan sözleşmenin asıl tarafı olarak. "Sıkı topuzun içinde zor dizginlediğim saçlarımı salıp, ayna önünde göz altlarıma Avrupa'dan gelen gece kremlerimi sürerken de böyle iştahla çekecek misin beni?" der gibi. 


Elmira

17 Eylül 2012 Pazartesi

Rakı Sofrasında Hüzün




İçki sofrasında oturan şu iki yaşlıca adamın bakışlarındaki hüzün, çaresizlik ve kırgınlık ne kadar iç burkucu. Fotoğrafları çekilirken, şakacıktan da olsa gülümseme gereği duymamışlar.  Mutsuz evlilik, bir baltaya sap olamamış çocuklar, parasal sorunlar ve  geriye dönüp bakıldığında acısı her geçen gün artan hiçlik, boşa harcanmış hayat… Paltoları ile oturuşlarını ayazlı bir gecede tam kapanmayan kapı önündeki masada yer bulmuş olmalarına bağlamak da mümkün elbette, ama macunuyla birlikte defalarca boyanmış pis kapı doğraması ve ucuz kumaştan perdeler  mekanın doğru dürüst ısıtılmayan türden köhne bir meyhane  olduğunu açıkça söylüyor. Arkada masanın altında kovaya benzer bir nesne seçiliyor. Belki de, müşterilerin az da olsa ısınmasını sağlayan bir mangal.
Oturdukları dar masada bir dilim ekmek, basit mezeler ve önlerinde  tek tekçi denen meyhanelerde kullanılan türden, rakıyı susuz  içmeye yarayan küçük kadehler duruyor.  Etiketini göremediğimiz, daha yarısına gelinmemiş dar boyunlu büyük şişede rakı olmalı. Fakat bakışlarındaki bulanıklık hayatlarının büyük bölümünde alkolle haşır neşir oldukları apaçık, işin “erbabı” bu iki adamın önce de bir şeyler içmiş olduklarını söylüyor.
Bu masada neşe, umut yok, mutsuzluk ve hüzün var o kadar. Kırgın, çaresiz bir geceyi neden ölümsüzleştirmek istemiş olabilirler? Arkasına tarih atılmamış, açıklayıcı hiçbir not düşülmemiş, ama kalın porselen tabaklar, sandalyeler, kir tutmasın diye alt kısmı koyu renk boyanmış kapı ve duvar ile, iki arkadaşın giysilerinin, saç ve bıyık biçimlerinin tarihi bin dokuz yüz ellilerin ortalarında bir kış gecesi olarak sezdirdiği o gece neler konuşulduğunu, gecenin öncesini ve sonrasını hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Bildiğim, yaklaşık elli, altmış yıl sonra bile bu fotoğrafa baktığımda gördüklerimin ve göremediklerimin içimi burktuğu…

BvP.

Gerçek bir ayyaşın aklı da saçı gibi hep karışıktır. Ve burnu, sahip olmadığı hayatın üstünde tütmesinden, hep kırmızı. Vaktinden önce küllenmiş hayallerin hüznünü örtbas edebilen, dargın gözleri ve düzgün kılığıyla içten yanar; edemeyense son bir çabayla herkesi duruma şahit koşar.

Elmira

12 Eylül 2012 Çarşamba

Otuz ortalarında bir düğün gecesi


Geçkince damat ve gelin evde yakın aile çevresi ile. Nikah töreninden  önce çekilmiş  olmalı, üniforma  ile gördüğümüz damadın eline yüzük takılmamış daha. Belki de nikah evde kıyılacak.  
Sağ alttaki küçük kız dışında herkesin yüzünde makul bir ciddiyet ve belli  belirsiz  bir tebessüm - o da kadınlarda -  var o kadar.
BvP.