tag:blogger.com,1999:blog-60925921067460964102024-02-19T07:19:38.949+03:00Anlatsam Fotoroman OlurSınırsız Sorumsuz Hayalciler Ltd. Şti. İftiharla SunarBaronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.comBlogger33125tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-71652083079322835652013-05-08T07:30:00.000+03:002013-11-13T15:44:28.631+02:00Disi Nayn <span style="font-family: Verdana;"></span><br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJMBflZlOyMp-EyDXZW73zioZk1TyMbKRUAcF8HUwXBxjelcTNpC7NSN9DCDgk8JiWsYFYwnEj0fJR2mp5E1W8HJpYfoyyZosKGcbbwgKKRdz4qUg_DAv-_qO3Cs_vZ59SKPt2Ewv7y8k/s1600/dc9_1971_0002.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJMBflZlOyMp-EyDXZW73zioZk1TyMbKRUAcF8HUwXBxjelcTNpC7NSN9DCDgk8JiWsYFYwnEj0fJR2mp5E1W8HJpYfoyyZosKGcbbwgKKRdz4qUg_DAv-_qO3Cs_vZ59SKPt2Ewv7y8k/s640/dc9_1971_0002.jpg" height="452" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">1970 veya 1971’de İstanbul’dan Ankara’ya</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">McDonnell Douglas DC(Douglas Commercial)-9 ile yolculuk. </span><b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">[*]</span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"> </span></b></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="font-size: medium; text-align: justify;">
</div>
</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaj46_OnzRrFxeREpWxPbJU51_ij_J-YVsLxJgpEsE6rbR6Kghienxq4uGmAH_qWczisql8bVjJqb-BP9XfWEeE-FIqPuw2oodMxj-1hntlevnCESCb_U8zj2fgnSxBAfT7BiVRVZbxOA/s1600/dc9_1971_0001.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span></a><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Yetmişlerin başlarında (sanırım 76’ya kadar) Türk Hava Yolları Uçaklarının bir
bölümü pencere hizası boyunca devam eden tek, kalın kırmızı bir bantla uçtu. Aynı bant kuyrukta da tekrarlanıyordu. Klasik, “pijamalı” tabir edilen boyama
biçimine kıyasla daha sade ve modern
görünen bu tarz fazla tutulmadı. Bir süre iki tür boyama şekli bir arada
kullanıldı ve sonra yok oldular. Fotoğrafta sadece kuyruğu görünen İki
turboprop motorlu Fokker F27 “pijamalı” mesela. Ben de bu boyamayı çok severdim. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">O yıllarda uçakla seyahat
gerçekten ciddi önemli ve fiyakalı bir hikayeydi. THY Bilet satış büroları
kentlerin merkezi ve pahalı yerlerinde, son derece şık döşenmiş yerler olurdu. Örneğin,
İstanbul’da Taksim’de Taksim Gezisinin altındaki belediye dükkanlarında, İzmir’de
ise Efes Oteli altında. Bu bürolara
gider, güzel ve çekici genç bir kadının karşısına otururdun(ya da yeni yetme
azgınlığı ile bana öyle gelirdi. Aynı şekilde,
Taksim’de Ceylan Apartmanının altındaki Akbank Şubesinde alçak
masalarda mini etekleri ve apartman
topuklu çizmeleri ile oturan ablalar da pek fenaydılar!)</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Kısa kenarından açılan ve küçük
bir defteri andıran biletlere soyadın adından önce yazılır, en önde de Mr. veya Mrs.
olurdu. Basılı bu ünvanlardan gerekmeyen çizilir, diğer bilgilerin de
doldurulması epey uzun sürerdi. Kendinden
kopyalı, hem Türkçe hem İngilizce açıklamaları olan, bir kısmı kırmızı veya
mavi incecik ve parlak kaliteli kağıda basılmış bu küçük defterler o yıllarda
otobüs yazıhanelerinin verdiği skindirik biletlerle kıyaslandığında muazzam
şeylerdi. Al, çerçevelet, duvarına as. O
kadar yani! Şimdilerde de soyadı önce
yazılıyor, Mrs , Mrs.,Inf. filan var ama, kulak asma, eski tadı yok… Çoğu zaman
internetten alınan biletleri döktürmek bile gerekmiyor şimdilerde. </span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Sonraları Varan, Ulusoy gibi otobüs şirketleri
de benzeri bilet modelini uyguladılar. Birkaç
sayfalı ve kolayca yırtılabilen bu biletlerin iç yaprakları yolculuk sırasında
alınıyor, esas bilet yolcuda kalıyordu Her iki şirketinki de o dönemin uçak biletleri
gibi maviydi. Ama THY bilet rengi konusunda kararlı bir tutum sergilemiyordu
sanki. Dönem dönem yeşil ve kırmızı biletler
de gördüğümü hatırlıyorum. Oysa, otobüs biletlerinin rengi şirketlerin ana
renkleri ile uyumluydu).</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
</div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVxTvC8vxZVEV-ZexbzhUNuhKUmtuRSHmJucvXHz6r35-dHeMgsfzHmX7t2sasbjozfnCadr52hcmvgeSVfKzHfVNVN0dsptGJLjSBdagAtZTRnbiaZcyWuEgkbz_bEqOaoBmjY3a1zsc/s1600/TURK-HAVA-HAVAYOLLARI-ESKI-UCAK-BILETI__64916159_0-vert.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVxTvC8vxZVEV-ZexbzhUNuhKUmtuRSHmJucvXHz6r35-dHeMgsfzHmX7t2sasbjozfnCadr52hcmvgeSVfKzHfVNVN0dsptGJLjSBdagAtZTRnbiaZcyWuEgkbz_bEqOaoBmjY3a1zsc/s320/TURK-HAVA-HAVAYOLLARI-ESKI-UCAK-BILETI__64916159_0-vert.jpg" height="320" width="172" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Türk Hava Yolları Biletleri<br />
1960 - 70'ler </td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Havada yolculuk o kadar pahalıydı ki
ancak çok ama çok önemli, acil bir iş durumunda veya çok uzak bir yere seyahat
edilecekse uçak tercih edilirdi. Üstelik işin acil olsa bile, sefer saati sana
uygun olacak, şehirden kalkıp, alana gideceksin… Bunlar çok uzun işlerdi
(Yetmişlerde İstanbul’da trafiğin tıkanmadığını, bir yerden bir yere çabucak
gidildiğini düşünecek kadar saf olmadığınızı düşünüyorum). Ancak Ankara
ile İstanbul arasında düzenli ve
nispeten sık sefer olur, gerçekten çok acil işler için bu aracı kullanmak
anlamlı olurdu. Örneğin hafta içi
Ankara’ya günübirliğine gidip dönmek mümkündü. Bu seyahati bir şekilde
yapabilenler, veya yapmış olanlar için <i>“Sabah
gittim, akşam döndüm”,“Öğleden sonra bakanlıkta işim var, ama akşama döneceğim”</i>
türü cümleler kurmaktan gizli bir gurur duyulan şeylerdi. Üstelik, doğruya
doğru; uçakla seyahat ciddi bir statü ve önem göstergesiydi. </span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Uçak
yolcusuna öyle öküz gibi davranılmaz, bileti kesen afet-i devrandan, havaalanı
bankosundaki görevliye kadar herkes son derece nazik olurdu. Kalkış saati ile
ilgili bilgiler ve uçağa davet şimdilerdeki gibi bilgisayarın ardı ardına
farklı vurgu ve tonlama ile bir ara getirdiği tuhaf bir şekilde yapılmazdı. Çok
güzel Türkçe konuşan bir kadın sesi
tarafından <i>“uçağa teşrifleriniz rica olunur” </i>du. Aynı hanımefendi anonsu
İngilizce de tekrarlardı. Her şey dingin ve soylu bir ağırbaşlılıkla gelişir,
çantanı ve -mevsimine göre- elinde giysi olarak ne bok varsa – onu alır, kapıya
giderdin.</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Esenboğa'yı çok daha güzel bulurdum. Üst katta bekler, sonra piste
bakan geniş salonun ortalarında majestik bir merdivenden uçağı beklediğin alt
salona inerdin (galiba burada 80’lerden itibaren polis kontrolü başladı). Etraf pırıl pırıl
cilalı travertendi. Koltuklar üzerinde kıvrılmış, ağızları açık halde ve
ayakkabısız uyuyanlar, elinde plastik
ibrikle uçağa binmeyi bekleyenler olmazdı. Kapıdan geçerken üzerinde kocaman
“boarding” yazan pastel renkli biniş
kartlarını delikli yerinden yırtan görevli küçük parçayı sana verirdi. Koltuk
numaraları matbaa baskısı bu kartların üzerine uçuş numarası ve kapı lastik
stampa ile basılırdı! </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">“Disinayn”lara genellikle
<span style="color: black;">kuyruğun altındaki arka girişten, iki motorun arasından geçerek</span> binilirdi. Bu
çok dar merdivenden çıkıp kabine girmek, boşta çalıştırılan motorların ve yardımcı güç ünitesinin uğultusu ile yanmış
kerosen kokuları arasından geçilerek
vuku bulan eğlenceli bir ameliyeydi.
Hava ne kadar soğuk olursa olsun tuhaf bir sıcaklık olurdu bu alanda. Hep
motorların bu kokusunu keyfini çıkararak içime çekmek, onlara uzun uzun bakmak
isterdim. Egzozlardan çıkan sıcak hava
görüntüyü bozar ve hareketlendirirdi. Ama arkadan gelenleri bekletmek olmaz,
istemeyerek de olsa çarçabuk çıkmak gerekirdi merdivenleri.</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Hafif bir enstrümantal
müzik çalan kabinde (uçağın kalkışından önce ve iniş sonrasında yolcular uçağı
terk edene dek çalınan bu müzik parçalarına “d-c-nine music” dendiğini yıllar
sonra öğrenecektim. Aynı şekilde asansör versiyonunun da “elevator music” olduğunu).
Koltuklar ve koltuk araları epey genişti. Şimdilerde bu koltuklar ve araları
öylesine dar ki, kanatlı at havacılık şirketi kalkıştan önce gösterdiği yolcu
uçuş emniyeti filminde kabin büyük ve geniş görünsün diye çocukları kullanıyor!
Yanlış hatırlıyor olabilirim ama, sanki 70'lerde kabin renkleri dönemin modasına
uygun olarak oldukça parlak ve canlıydı. Aynı sırada portakal rengi, yeşil ve
kırmızı koltuklar gördüğümü hatırlıyorum. </span><br />
<br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Hostesler güzel, mini etekli, “kaptan” amcalar
uzun favorili, bıyıklı, pek babacan ve -muhtemelen- pek zamparaydılar. Yaygın bir şehir
efsanesi veya annemin uydurması hep “burunlarının ucunu göremeyecek kadar sarhoş”
olduklarıydı. Yıllar sonra çeşitli vesilelerle bir çok sivil pilot tanıdım.
Zamparalık konusunda fikir beyan etmesen daha iyi ama sarhoş uçan pilot motifi
filan… Yok öyle bir saçmalık. Neyse; uçaktan
ayrılırken eğer ön kapı kullanılıyorsa, kokpit kapısı da hafifçe açık olur
oradaki bin bir türlü acayip alet edavata göz atmak mümkün olurdu. Bazen de
yolcuk esnasında tesadüfen! Kapı açık
tutulur, kokpite yakın ve bilhassa
koridorda oturanların pilotluk mesleğini daha bir taktir etmeleri sağlanırdı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaj46_OnzRrFxeREpWxPbJU51_ij_J-YVsLxJgpEsE6rbR6Kghienxq4uGmAH_qWczisql8bVjJqb-BP9XfWEeE-FIqPuw2oodMxj-1hntlevnCESCb_U8zj2fgnSxBAfT7BiVRVZbxOA/s1600/dc9_1971_0001.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaj46_OnzRrFxeREpWxPbJU51_ij_J-YVsLxJgpEsE6rbR6Kghienxq4uGmAH_qWczisql8bVjJqb-BP9XfWEeE-FIqPuw2oodMxj-1hntlevnCESCb_U8zj2fgnSxBAfT7BiVRVZbxOA/s640/dc9_1971_0001.jpg" height="448" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Dedim ya her şey kolaydı diye;
yetmişlerde fotoğraftaki bu küçük oğlan gibi tek başına uçağa binebilir,
uçaktan inebilir ve koşabilirdin. Ama ortama uygun şıklık esastı elbette. Şimdilerde çocuklar ancak boyunlarına
asılı, – UM, “Unaccompanied Minor” yazılı
bir zarf içinde muhtelif belgelerle ve görevli insan nezaretinde, hiçbir şeyin
kokusunu, gürültüsünü duymadan, bir tüpten ötekine gezdirilerek seyahat
edebiliyorlar. Ne kayıp…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Herkes için güzeldi yetmişlerde uçak
yolculuğu. </span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">BvP</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">………………….</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span>
<br />
<div class="MsoNormal">
<b>[*]</b> Başarılı başarılı bir tasarıma
sahip 1965’den üretim durana kadar bine yakın üretilmiş bu jetler Türk Hava
Yollarında 1967’de hizmete girdi. Nedense herkes “Disinayn” derdi (mesela, aynı
dönemde envanterde olan Boeing 707’lere “sevın’o’sevın” değil, “yediyüzyedi” denirdi). Daha sonra alınan
Boeing 727’lere nisbetle oldukça ufak, iki motorlu tek koridorlu bu uçaklar iç hatlarda ve yakın dış hatlarda
çok uzun süre kullanıldılar. Aynı
başarıyı Mc Donnell Douglas DC10’da maalesef gösteremedi ve 981 sefer sayılı
uçuşunda, TC-JAV Mart 1974’de Paris yakınlarında 345 kişi ile düştü. Kurtulan
olmadı. </div>
</div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-48624247775634978042013-05-05T10:00:00.000+03:002013-05-05T13:46:08.798+03:00Ebedi Hatıra <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXAsQsqwVQ0Y-htvU4Mq8mxLi25W355-R2enYuJEKh-ykAwNArjBJ3mEPIlBHDcRlTmLQXj96fG8xnRHhjeOtYfxjVdOoZmVAvADQL2mnNzjvHRhfqfwBhejvNQqGqCBSZ2VIOUIO5By8/s1600/011B_%C3%96lmez+Bir+Hat%C4%B1ra.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a></div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhS9AMdp7B8X55IUR-SSdYiKepd6BFlbAd-ejGv3gBLvn_tNULivl0otVIA-R8AXpLEbS6BzgOPdxEbV01AXyTv2Y28RKLLVjbEFEcYOfateu5ASI8rLGSgHTaulPTIaQDqfJoWm54la_0/s1600/011A_%C3%96lmez+Bir+Hat%C4%B1ra-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="297" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhS9AMdp7B8X55IUR-SSdYiKepd6BFlbAd-ejGv3gBLvn_tNULivl0otVIA-R8AXpLEbS6BzgOPdxEbV01AXyTv2Y28RKLLVjbEFEcYOfateu5ASI8rLGSgHTaulPTIaQDqfJoWm54la_0/s640/011A_%C3%96lmez+Bir+Hat%C4%B1ra-horz.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kilise Nikahı Sonrası Yeni Evli Çift ve Yakın Akrabalar. Haziran 1949</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Maalesef, kapının üzerindeki Ermenice yazılar
ve merdivenlerden –en azından benim için- törenin düzenlendiği kiliseyi saptamak olası
değil. Olasılıkla düğün sahipleri tarafından çekilen bu fotoğrafı 8,5x6 gibi
mütevazi (ucuz) boyutlarla bastırmak için Beyoğlu Aznavur Pasajı 16 numaradaki
"Foto Aras” tercih edilmiş. Bu tercihin bir tür hemşerilik dürtüsüyle mi,
ailenin oturduğu mahalleye, törenin
yapıldığı kiliseye yakın oluş nedeniyle mi belirlendiği meçhul. Belki de hepsinden
biraz. Civardaki içkili lokantada şef veya Tarlabaşı’na inen sokaklardan
birinde esnaf damat işten çıktıktan sonra uğrayıp kolayca almıştır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Bayan Mari “ebedi bir hatıra”
olarak nitelediği fotoğrafı çok sevgili arkadaşına; muhtemelen yeni soyadını
kullanarak, sabit kurşunkalemle imzalamış
düzgünce el yazısı iş soyadına gelince, bir parça tökezliyor ve
okunaksızlaşıyor. Yeni, üzerinde çok çalışıl(a)mamış, boyu zihinde henüz yer
etmemiş imzanın nerede biteceği tam hesaplanamadığından uca doğru sıkışmış. <a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=6092592106746096410" name="_GoBack"></a></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Arkada, sol başta yakasında
çiçeği, güzel takım elbisesi ile “esas duruş gösteren” yaşlıca bey gelinin
babası olmalı. Bir parça yalnız, ufka bakıyor. Hemen yanındaki büyük bir ilgiyle o ufkun kendine ait kırk
beş derecelik başka bir parçasını tarayan kısa saçları maşa ile kıvrılı kadın
da yanlız. Yüzlerine dik vuran erken yaz güneşiyle çatılan kaşların, sert kısa
gölgelerin sertleştirdiği göz çukurları ile akrabalıkları tescilli damat ve arkasındaki
ağabey ise ciddiyetle, düpedüz bakıyorlar objektife. Her ikisinin de
yüzlerindeki ciddi ifade damadın yüzündeki belli belirsiz gülümse ile bir parça
kırılıyor. Ayrı şekilde Mari’de hafifçe gülümsüyor (sanki). Halbuki zarif
yüzüne ifade katan kaşları, iri gözleri, düzgün çenesi ve hafifçe çıkık alt dudağı
ile bu eni konu güzel kadın; hafifçe kırarak gövdesine yaklaştırıp koluna
yatırdığı gelin çiçeği, eldivenleri, fark edilebilir büyüklükteki tek taşlı yüzüğü ile daha mutlu olmalıydı.
Damat ve babanın yakalarına ilişik çiçekler (görünmüyor ama, mutlaka ağabeyde
de var), yapılı saçları ve tuvaletleri içinde küçük nedimeler de dahil hiçbir
şey de en ufak bir kusur yok.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu küçücük fotoğraftaki mütevazi ama yol yordam
bilen, çok uzun süredir kentli bir yaşam sürdürdükleri belli insanlardan
yayılan sıkıntının tek nedeninin öğleye doğru şiddetini artıran güneş, rahatsız
giysiler ve acıkan karınlar olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor. Belki de herkes
bir an önce Boğaz kıyısında, günler öncesinde yer ayırtılmış lokantada, suyun
hemen yanında hazırlanmış üzeri lezzetli yiyeceklerle dolu o masaya oturmak, bir
parça rahatlamak istediği için böyle. Gelinin babası (Bay Yetvart?) ve yeni akrabalar ceketlerini çıkartıp
kravatlarını hafifçe gevşetecekler, Bayan Mari ve eltisi (hani o, arkada en
solda, boynunda iki sıra kısa inci kolyesi ve iri küpeleri ile dikkati çeken
endamlı) masanın altında ayakkabılarının üstüne zarifçe basacaklar, yemeğin
sonunda doğru göbek atmak için tekrar giymeye çalıştıklarında şişmiş ayakları
daha çok acıyacak. Ama şimdi olduklarından daha mutlu olacaklar. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Yaşadığım kentin bir zamanlar
sahibi olduğu elli civarındaki kiliseden,
okullardan, yetimhane ve hastanelerinden, buraya zenginlik katan canlı hayatından
geriye kalanın kırık dökük, varlıkları ile onları doldurmaya çalışanların da, bir
grup yalnız insan olduğunu bilmek içimi burkuyor.<i>“Dini bayramlarda filan hep
birbirimize gider gelirdik”</i>, <i>“hepimiz Hrant’ız”</i> ikiyüzlülüğünü sürdürmekteki
inadımız da…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><a href="http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=146244" target="_blank">http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=146244</a></span><br />
<br />
<br />
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">BvP </span></b></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-15439834797943898842013-05-03T08:12:00.000+03:002013-05-03T08:58:13.546+03:00Ulf Viking <br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJLKuXDHwxPfH2SbRQ6W0zcx_MwSojX6Z43zAD4Awp0wBxkzAPvXEfnhpXkBIOxp6FIJhk-yU6_3tuKIPJC2ZWYMh4bgO4Vw706-VHoGrKQwwRtotkdjFdcKqWd_-rgPBrjBjX2BMZHFY/s1600/dc3_0002.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJLKuXDHwxPfH2SbRQ6W0zcx_MwSojX6Z43zAD4Awp0wBxkzAPvXEfnhpXkBIOxp6FIJhk-yU6_3tuKIPJC2ZWYMh4bgO4Vw706-VHoGrKQwwRtotkdjFdcKqWd_-rgPBrjBjX2BMZHFY/s640/dc3_0002.jpg" height="640" width="455" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Bilinmeyen Bir Hava Alanında Açık Havada Uçağın Kalkmasını Bekleyenler </td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Zemin, rüzgardan uçmasın diye mandallarla
tutturulmuş kareli örtüler ahşap kahve
iskemleleri ve arkası görünen koltuk bir çay bahçesi havasında olsa da,
şimdinin “lounge” lerinin arketipi belki de. Sandalyedeki çanta ve saplarından
aynı olduğu sezilen diğerinin üzerinde maalesef bir amblem, yazı vs yok. Oysa
ellilerde hava yolu şirketlerinin dağıttığı el çantalarına benziyorlar. Arkada,
bekleme alanına çok yakın park etmiş uçak sanki yolcularının bekliyor gibi. Fotoğrafta
boyama biçimi ve çağrı kodu net olarak görünüyor. “DDL” Danimarka Hava Yollarına ait OY-DCU çağrı kodlu, C47
askeri nakliye uçağından çevrilmiş DC-3 bu<b>. </b>"Adı Ulf Viking" Danimarkalı “DDL” rakipleri İsveçli SILA ve Norveçli “DNL” ile 1948 yılında
birleşip “SAS”, Scandinavian Air Systems
adını alıyorlar. Gördüğümüz bu tarihten
sonra kullanılan boyama biçimi. Ulf
Viking 1957’ye kadar kullanıldıktan sonra satılıyor ve nihayet 1996’da Kenya’da kırıma
uğrayıp, bir hava aracı olarak ömrünü tamamlıyor! Fotoğraf bu yüzden 1948 ile
1957 arasında bir tarihte çekilmiş olmalı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">O yılların hava yolu şirketlerini
ve uçtukları yerleri osuruktan sanan cidden yanılır. 1946 gibi bir tarihte bile
İskandinav Hava Yolları ile Cenevre’den Buenos Aires’e gitmek mümkün. Gidiş dönüş
5.688 İsviçre Frangı ödemeyi göze
almanız şartıyla elbette… SAS’ın 1948 tarifesine göre Stokholm’den Şam’a veya İstanbul’a da direkt uçulabiliyor. (Stokholm- Şam yolcuları çok ayrı, detaylı ve
eğlenceli bir yazı konusu olabilir). </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Keza, 1 Mayıs 1949 tarihli
tarifeye göre İstanbul’dan, - Münih aktarmalı maalesef- Ştutgart’a da 202
Amerikan Dolarına gidebiliyorsunuz. Tek yapacağınız Sirkeci’deki Antalya Han’a
uğrayıp SAS bürosundan biletinizi almak. Sonra “Sirkeci civarı 170” numaradan
kalkan otobüsle Yeşilköy’e gideceksiniz. Fakat kırkların sonu, ellilerin
başında İstanbul’a DC-3 ile yapılan bir sefer yok maalesef. Tüm uçuşlarda uçak
tipi olarak “DC-6” gösteriliyor. Bu fotoğraf bir “evropa” seyahati anısı olabilir mi? Belki
de öyledir kim bilir? </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://www.timetableimages.com/ttimages/sk.htm" target="_blank">http://www.timetableimages.com/ttimages/sk.htm</a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b>BvP </b></span></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-37987867934175674242013-04-30T08:54:00.000+03:002013-04-30T15:49:41.100+03:00Altı Satırda Aşk Romanı<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIyZzPD89ETAqBZqrWx9ZKdBH_SUZ06IC1vSrr8hOTLrYPK1audAYMkeUzUAe6Xz1eLlgR2uIZc8PIVcxW6l3HOf_rXbYrLM8CN9hiI9Q1v7qOViGuYwaH67u4wgP0K0PxcZVoWTiugdE/s1600/Askerlik_0001-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="472" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIyZzPD89ETAqBZqrWx9ZKdBH_SUZ06IC1vSrr8hOTLrYPK1audAYMkeUzUAe6Xz1eLlgR2uIZc8PIVcxW6l3HOf_rXbYrLM8CN9hiI9Q1v7qOViGuYwaH67u4wgP0K0PxcZVoWTiugdE/s640/Askerlik_0001-horz.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">4.4.943 Adana </td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Pek az fotoğrafın arkasına
yazılan, görüntünün kendisinden daha güçlü olur. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Tutkuyu, özlemi bundan daha iyi
anlatanı var mı? Bilmiyorum. En azından bendekiler arasında yok. Özleminin
karşılıklı olduğundan bu kadar emin olan, “Kocacığın” yazıp altını
imzalayabilen şu adamınki ne büyük bir mutluluk. Kim bilir kaç zamandır kısılıp
kalmış şu adamınki ne büyük çaresizlik…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">4.4.943</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Adana </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Sevgili karıcığım, sana Hatıra
olarak</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">gönderiyorum.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">daima bakarsın.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Kocacığın</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Bin dokuz yüz kırk üç İkinci Dünya Savaşına
girilmemiş olmasına rağmen savaşın yarattığı ekonomik ve sosyal olumsuzlukların
Türkiye’de en derinden, en berbat hissedildiği yıl. O dönemde Türkiye nüfusunun
yaklaşık 18 milyon, silah altındakilerin bir milyon olduğunu düşünürsek hemen
hemen her on sekiz kişiden biri asker. Ekonomik yaşamdan çekilen bu büyük iş
gücünün toplumsal yapıda yarattığı sıkıntılar öyle kolay omuzlanacak şeyler
değil. O zamanlar omuzlanmış gibi görünen “şeyler”in yarattığı travmaları Türkiye’de
1945 sonrasının politik ve sosyal
şekillenişinde gözlemek, izlemek zor değil. Murat Metinsoy alçak gönüllükle<i>“Savaşın sıradan insanlar, işçi sınıfı,
küçük esnaf, küçük köylülük, kadın ve
çocuk üzerindeki etkilerine ve bu kesimlerin savaşın getirdiği
değişikliklere ve savaş yıllarındaki devlet politikalarına tepki ve
direnişlerine, toplumsal değişim sürecindeki rollerine dair ayrıntılı
çalışmalar henüz yapılmadı” </i>dese de,
“ İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye”
adlı kitabı sanırım konu ile ilgili şimdiye dek yapılmış en ayrıntılı,
toparlayıcı ve anlaşılır çalışma. Bu ufak fotoğrafa bakıp, önü ve arkasının
söyledikleri <a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=6092592106746096410" name="_GoBack"></a> ile
yetinmek istemeyenler için epey yararlı olabilir. </span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial;"><strong>BvP</strong> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong>Metinsoy, Murat. <i>İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye, “Savaş ve
Gündelik Yaşam”,</i> Homer Kitabevi, 2007</strong>.</span></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-17415080996549203512013-04-29T09:25:00.001+03:002013-04-29T10:59:41.494+03:00Şef <table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXkllIgNWKMfFsxIva_RkRpYcUODWlmLYh6KiYpKUf0Iys9sliFMloet9QWHiIMpyAW-YeVTzRhxsUl3oIxhYGj4CE_FyJ_l9wRORQ2b3YAJ01-9wSxxtDpoYLtNH2Q9T7msvyNvZneaY/s1600/dc3_01_0001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXkllIgNWKMfFsxIva_RkRpYcUODWlmLYh6KiYpKUf0Iys9sliFMloet9QWHiIMpyAW-YeVTzRhxsUl3oIxhYGj4CE_FyJ_l9wRORQ2b3YAJ01-9wSxxtDpoYLtNH2Q9T7msvyNvZneaY/s640/dc3_01_0001.jpg" height="640" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Anadolu'da Hava Alanı 50'ler</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Evet, bu kadar kolaydı işte. Uçak
piste iner; terminale yaklaşır ve motorları dururdu. Sen de elini kolunu
sallayarak inerdin. Bu fotoğrafın çekildiği yıllarda (ellilerin başları-
ortaları?) sivil uçaklar da,ihtiyaca cevap
verebilecek donanıma sahip askeri hava alanlarını kullanıyordu <b>[1] </b>Pistin hemen yanındaki
alçak ve basit kule, ortalıkta bir yolcu salonun görülmeyişi, pisti sınırlayan eğreti
ip buranın o tür bir “meydan” olduğunu söylüyor. Fakat yine de, boş olarak
bekleyen otobüs ve önünde küçük de olsa
bir gurup karşılayan– veya – yolcu edenle bir bölümü sivilleştirilmiş. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Yüzü bize dönük olanların kravatsız
ve kasketli oldukları seçiliyor. Devlet işletmelerinde çalışan, o yörenin insanı
işçiler gibi… Uçaktan inecek Karayolları Bilmem kaçıncı Bölge Makine İkmal Şefini alıp, şehrin bir parça
dışındaki “bölge”ye götürecekler. Anadolu'daki
devlete ait hizmet birimleri –
şimdi de öyle mi bilmiyorum – eskiden çok geniş alanlara kurulu ve her tür
işlevin bir arada olduğu, kendine yeterli bir tür sivil “üs” biçiminde olurdu.
Örneğin bin dokuz yüz yetmişlerde
Diyarbakır Karayolları Dokuzuncu
Bölge Müdürlüğü bakım atölyeleri, malzeme yakıt ve yedek parça depoları, büro-yönetim yapıları, lojmanları ve dinlenme
tesisleri ile devasa bir kompleksti. İçinde
güzel , havuzlu filan bir çay bahçesi
olduğunu, pide lahmacun vs yapıldığını hatırlıyorum. Özellikle elliler ve
altmışlarda doğu’ya giden ve özellikle zorlu arazi şartları ile de boğuşmak
zorunda kalan sivil devlet çalışanlarına
da yaşamı kolaylaştırmak ve bir nebze
cazip kılabilmek için düşünülmüş akıllıca bir fikir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">“Şefim” güneş gözlükleri, net
olmayan şu fotoğrafta bile kolayca
seçilen tertemiz ayakkabıları ile pek yöreye ait değil (arkası bize dönük
subaylar ve beyaz ayakkabılı hanımefendi gibi). Şişkin evrak çantası ve omzundaki
ince kayışın ucunda büyük ihtimalle bu fotoğrafı çeken makinenin kılıfı kıyafeti
tamamlıyor. Bol spor ceket ve koyu renk gömlek nedense şu kafamdaki “şefim”
hüviyetine tam uygun. Karayolları Genel
Müdürlüğündeki odalarında pipo içip birbirlerine “yes”, “orrayt” diyen, bin dokuz yüz ellilerin Amerika’da eğitim
görmüş mühendislerinden de olabilir. Ama
daha çok sıkça arazide bulunan, iş
makinelerinin mükemmel çalışmasından, arızaları veya yedek parça tedariğinden
(ikmalinden) sorumlu biri, ya da menfezler, küçük köprüler yapan bir inşaat
mühendisi olmasını istiyorum. Sahada
değilken de, zerinde soluk mavi iş önlüğü ile atölyede geçiriyor vaktini. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Ankara
veya İstanbul'a yapılmış kısa süreli
yolculuğun (görev?, “vazife”) ardından çalıştığı küçük Anadolu kentine dönüyor,
kendisini seven çalışanlar ve şöförü kendisini karşılamaya gelmişler, (belki de
tıpkı o yıllarda benzer bir iş yapmış olan babam gibi)….</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b>BvP </b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">..............</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b>[1]</b> Zaten Yolcu uçakları da genellikle 1945’den sonra Hava Yolları envanterine girmiş Douglas DC-3
“Dakota”lardı. İkinci Dünya Savaşı sırasında C-47 adıyla nakliye uçağı
olarak binlerce üretilmiş, kullanılmış bu uçaklar savaşın bitimiyle Amerika ile
dirsek temasındaki müttefik ülkelerin
ordularına askeri yardım programı çerçevesinde, sivil kullanım için de hava
yolu şirketlerine çok ucuza verildi. Türk Hava Yollarında da 1960’lara kadar
kullanıldılar.</span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-67531610230674225262013-01-21T15:17:00.000+02:002013-08-26T14:29:30.021+03:00Beyaz Falkon’da Bir Bey<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdYn02g2FnVdi-hvkDmjopMk0Cs1W-I8DaAY_ixeD1G7YjBAXNjLJ7C_np5Ja5xtzpZDoDCXbpmqRvQUmIAXBD7zI-K4gabGyV7N0nxUKzixdPRvqp5S3fu04qUetTsbb2fnsIr-YKBvk/s1600/curtiss+wright+cw22+tayyaresi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdYn02g2FnVdi-hvkDmjopMk0Cs1W-I8DaAY_ixeD1G7YjBAXNjLJ7C_np5Ja5xtzpZDoDCXbpmqRvQUmIAXBD7zI-K4gabGyV7N0nxUKzixdPRvqp5S3fu04qUetTsbb2fnsIr-YKBvk/s640/curtiss+wright+cw22+tayyaresi.jpg" height="404" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Curtiss-Wright CW-22 Eğitim Uçağı </td></tr>
</tbody></table>
<br />
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Fotoğrafı Ahmet bana yollayıp da yaz bakalım bir şeyler
dediğinde birazcık tırstım açıkçası. Uçağın içinde poz veren bir bey… O kadar …
Ne yazayım ki ben şimdi buna. Muhtemelen hafta sonu pilot olan eniştesini
ziyarete gitmiş bir lise talebesinin kendini Top Gun şeyi (neyi?) zannedip
eniştesine rica minnet çektirttiği bir hatıra fotoğrafı işte. Enişte bey her ne kadar yassah (veya sakıncalı) olsa da
kıramamış kayınçoyu; mümkün olduğu kadar uçağın tipini, numara v.s. göstermeden
kadraja alarak basmış deklanşöre… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bunları yazacaktım fasulye
aklımca. Hatta saçlara takılmıştım. Acaba limon kolonyası ile mi taranmıştı
yoksa Hasan marka briyantin imalatı başlamış mıydı çoktan ? Saç şekli ve gömlek
için yorum yapmak benim tevellütü aşıyor hakikatten. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Biraz tayyareden bahsedeyim
isterseniz, azıcık malumatın kimseye bir zararı olmaz. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1-pxa-q1SZQaMzhLS80dLP7_11ctyX4tWBnx3b3kiwU19NT0QEeRudoFToaY_RhN1tN7mDc1Dsgv_nG92mg7W0ACcuPS2LlkdI2CPj8SrQcSebNS09uhw6O2Ra0FqtnPaC5aAAKfXP6I/s1600/21533.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1-pxa-q1SZQaMzhLS80dLP7_11ctyX4tWBnx3b3kiwU19NT0QEeRudoFToaY_RhN1tN7mDc1Dsgv_nG92mg7W0ACcuPS2LlkdI2CPj8SrQcSebNS09uhw6O2Ra0FqtnPaC5aAAKfXP6I/s400/21533.jpg" height="231" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif; font-size: small;">Beyaz ve Kara Falcon kardeşler mutlu günlerinde. <br />(Fotoğraf : Özkan Türker arşivi)</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Otuzların sonları, savaşın
arifesi. Hava kuvvetlerimiz eldeki eski model tayyarelerini yenileme çabasında
fakat mal kıymetli, paranla bile alamıyorsun... Bırak hibe, hediye, v.s yalan o
zamanlarda. Araştırma sürerken Amerikan Curtiss firması "<em>Falcon tayyarelerini
tiko para hemen teslim ederim"</em> diyor. Bakıyor bizimkiler mal güzel, ihtiyacı
karşılar, yazılıyorlar hemen.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span><br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">ve 1940 yılında 50 adet tayyareyi
veriyor Curtiss. Eskişehir’de bulunan Uçuş Okulu’nun 2.Tabur 3.Bölüğü alıyor yeni tayyareleri. O
zaman için hakikatten güzel tayyare bunlar. Yalnız bizimkiler biraz
bocalıyorlar çünkü iniş takımlarını kanat içine alan bir tayyare ile ilk defa
uçmaya başlamışlar. Doğal olarak bir sürü kaza, üzücü olay v.s. Sonra diyorlar
ki bir bunların tekerleklerini sabitleyelim alışana kadar. Yapıyorlar da.
Kazalar azalıyor doğal olarak. Bir müddet geçince artık alıştık bir dangalaklık
yapmayız diyorlar, açıyorlar kilitleri. Ve kazalar tekrar başlıyor. Her
neyse pek sevilmiş olsa gerek aynı
modelden bir sipariş daha geçiliyor Curtiss’e ve 1942 de 50 adet daha satın
alınıyor. İlk gelen tayyareler kamuflaj boyalı olduğu için Kara Falkon adı
takılmış. Yeni gelenler ise metalik renkli ve bunlara da Beyaz Falkon demişler.
Bu tayyareler hem hava kuvvetlerinde hem de o zamanlarda gedikli astsubay
pilotların yetiştirildiği Türk Hava Kurumu’nda
kullanılmış taa ki dost ve müttefik Amerika Marshall yardımı ile 1949’da
T-6 Texan tayyarelerini verene kadar. Bundan sonrası malumdur ki hizmet dışı
kalmış tayyareler düdüklü tencere , matara , kap kacak, korniş olarak hizmete
devam etmişler. Fakat nasıl olmuşsa bir tanesi hatıra olur gelecek kuşaklara diye
vermemişler hurdacıya, korumaya almışlar ve bir şekilde korunmuş da günümüze
kadar (*).</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDZusTPqEBI6qZ_Um8_mGrv_TdTfHQoFoMlO_niaAHbYpEsJJ3DedutIjYXtUaB_arBARQtpjpzl1r-z-kninLrwTLyNI36FdOTLfC-8OQp-lC3Ipy1xJ9WUULDZ38aitUNeBB_3dzV8c/s1600/DSCN2196.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDZusTPqEBI6qZ_Um8_mGrv_TdTfHQoFoMlO_niaAHbYpEsJJ3DedutIjYXtUaB_arBARQtpjpzl1r-z-kninLrwTLyNI36FdOTLfC-8OQp-lC3Ipy1xJ9WUULDZ38aitUNeBB_3dzV8c/s400/DSCN2196.JPG" height="300" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif; font-size: small;">Falcon tayyaresinin merhum Nejat Deryakulu tarafından <br />orjinaline uygun olarak yapılmış istikamet dümeni . <br />(Fotoğraf : Özkan Türker )</span></td></tr>
</tbody></table>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFXFmpB4FOIjT7DbdrDy8YfV070_C4VI7r9uhvFzL9-sF1kY53vv1qCcfpBU_Ia7iSR2tSxcX0kSfU4sn9krSV7x0AjZ7ewdE_cE-lihPpdzI5szWekUJmlMzqsiaQAuV7bEJJ_2Q51rk/s1600/DSCN2191.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFXFmpB4FOIjT7DbdrDy8YfV070_C4VI7r9uhvFzL9-sF1kY53vv1qCcfpBU_Ia7iSR2tSxcX0kSfU4sn9krSV7x0AjZ7ewdE_cE-lihPpdzI5szWekUJmlMzqsiaQAuV7bEJJ_2Q51rk/s400/DSCN2191.JPG" height="300" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif; font-size: small;">Hikayeye malzeme olan uçağın ön pilot mahalli (kokpit) <br />bugünkü görünümü (Fotoğraf: Özkan Türker)</span></td></tr>
</tbody></table>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA-DTZQoGiADiv3ob6zz8GAvIOCEk6wBt5cEtaKYqCsVh3VSKUMp61Yp90rB_Sv5C22gGLnv9DnB5L7VRLpE3UiuCyO8drATcqgmkqocENxk08MM4ocGMi2h32DUChrJFSp7pB1VUWaK0/s1600/curtis600.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA-DTZQoGiADiv3ob6zz8GAvIOCEk6wBt5cEtaKYqCsVh3VSKUMp61Yp90rB_Sv5C22gGLnv9DnB5L7VRLpE3UiuCyO8drATcqgmkqocENxk08MM4ocGMi2h32DUChrJFSp7pB1VUWaK0/s400/curtis600.jpg" height="300" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif; font-size: small;">Curtiss (Beyaz) Falcon tayyaresinin bugünkü durumu.<br /><a href="http://www.hho.edu.tr/muze/600/curtis.htm)">http://www.hho.edu.tr/muze/600/curtis.htm)</a></span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Her ne kadar korunmuş olsa da bu
bizim Beyaz Falcon pek hakir görülmüş, bir hangardan bir piste itilmiş
kakılmış, olmuş<span style="color: orange;"> <span id="goog_549355887"></span><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Aysel_Batakl%C4%B1_Dam%C4%B1n_K%C4%B1z%C4%B1">Bataklı Damın Kızı Aysel</a>.<span id="goog_549355888"></span></span> Neticesinde, kuyruk dümenini kaybetmiş. Altmışlı
yıllarda bir müze açılması fikri emirle ciddiyete bindirilince rahata ermiş
Beyaz Falkon. Artık onun da kalan ömrünü huzurla geçireceği bir hangarı olmuş.
Kaybettiği kuyruk dümeni hayırsever bir emekli hava subayı tarafından
orijinaline uygun olarak yeniden yapılmış ve boyanmış. O artık yeni müzesinde
ziyaretçilerini beklermiş…</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Yazımıza mevzu, işte bu uçağın muhtemelen 1940-50 arası bir dönemden fotoğrafı. Daha sonra
çekilmesi zor bir ihtimal. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Durum bundan ibaret, basit bir
tayyare içi fotoğrafından ne hikayeler çıkıyor. Bakalım daha neler göreceğiz şu sahaf mallarından?</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Özkan Türker</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span></o:p><br />
<o:p><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span></o:p><br /></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span></o:p><br />
<o:p><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span></o:p><br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">(*) Tahminen 442 adet üretilmiş bulunan Curtiss Falcon tayyaresinden günümüze sadece iki tanesi gelebilmiştir. Bunlardan bir
tanesi Florida’daki Donanma Hava
Müzesi’nde diğeri İstanbul’daki Hava
Kuvvetleri Müzesi’ndedir.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span><br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span><br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span><br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<br />Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-35582802063295470012013-01-14T09:38:00.001+02:002013-01-14T09:38:35.254+02:00Memurlar<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIF5eaE8ECcttYAM1kJVbwrtOOKMu61ff3gzKaOQNIRwudEb-RedgEfwekrn9AXpguMHDsMRo3Eubo_60Hx-SecqxLAduXyop7kHUoi9wlIvksTlN3Zzqm2zCy4pVJRJJYhyphenhyphenGOsRh0Hrk/s1600/tarama0005.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIF5eaE8ECcttYAM1kJVbwrtOOKMu61ff3gzKaOQNIRwudEb-RedgEfwekrn9AXpguMHDsMRo3Eubo_60Hx-SecqxLAduXyop7kHUoi9wlIvksTlN3Zzqm2zCy4pVJRJJYhyphenhyphenGOsRh0Hrk/s640/tarama0005.jpg" height="480" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Devlet Memurları Tatil Gününün ve Güneşin Tadını Çıkarıyor<br />İskenderun Sahili 1947 veya 1948</td></tr>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
</span></tbody></table>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Hukuk
fakültesini bitirmemize yakın, arkadaşım Mehmet’le kafa kafaya verip, Bahariye
Caddesi’nin ara sokaklarındaki bina cephelerine serpilmiş paslı avukat bürosu
tabelalarına bakarak ve epeyce dramatize ederek mezun olduktan sonraki iş
hayatımızın hayalini kurmaya başlamıştık. Adım atanın içini kokusuyla
kaldıracak, filtresiz, ucuz sigaraların dumanı sayesinde erimeyen sise boğulmuş
bir hanın odacığında, beyazlamış uzun bıyıkları nikotinden sararmış,
adliyeye giderken elinde salladığı bond çantasının kapağı yerinden kopup
ayrılmaya yüz tutmuş, eşten dosttan gelen üç-beş icra davasının takibinden
başka şey yapmayan, avukat kelimesinin vaktiyle ifade ettiği saygının hakkını
veremeyenlerden olup, ölene dek sefaletle savaşacaktık. Detaylandıkça insanın
hem içini acıtan, hem garibanlığına güldüren bu hayal, sonradan basbaya fobimiz
oldu. O kadar ki; ben yurtdışına yüksek lisans yapacağım diye bir daha geri
dönmemek üzere kaçtım, Mehmet akademik kariyer edinmek için avukatlığı bir
kenara bıraktı.<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Baron von Plastik’in fotoğrafa
koyduğu “memurlar” ismine bakarken, fotoğrafın çekildiği sıralarda memurluğun
saygın bir mevki olduğunu tekrar hatırladım. Sonra en kötü televizyon
şovlarının yayınlandığı yerel kanallara benzer bir estetik anlayışıyla hizmet
veren Memurlar.net web sitesine ve şimdiki memur profiline aklım gitti. Derken
yönetici kademesinde sayılmayan cins çoğu düşük seviye memurluğun artık nasıl
da bir paçozluk, nasıl bir yokluk, nasıl bir muhtaçlık çağrıştırdığını; bu
insanların çeşitli sınavlar, kuralar ve çekilişlere, değişip duran uçucu
haklara bağlı şekilde görevlerini yapmaya çabaladıklarını düşündüm. Mehmet’le
sararmış bıyıklı gelecek öngörümüz, belki de şimdinin memurlarında can
bulmuştu.</span><span style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p> </o:p></span></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Kalemimi koyverdiğim bu uzun
girizgâhın ardından fotoğrafta neyi işaret etmek istediğime geleyim:<o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Tatlı bir bahar günü öğleden
sonrasında (gölgelerin düşüşü beni güneşin biraz olsun eğildiğine
ikna ediyor) az önce yenmiş yemeğin üstüne içilen Türk kahvesinin ve keyif
sigarasının yanında kimisi sayfalarını paylaştığı gazetesini okuyor, kimisi
kılığından asker olduğu belli olan arkadaşına yanaşmış, fotoğrafçı için poz
kesiyor. Herkesin sandalyesi objektife dönük, garson bile olduğu yerde
dikilerek hazrolda durmuş. Dirsekten büküp sol omzuna yasladığı tepsisinin
hemen arkasında kalan, bir kayanın üstüne çökmüş ufku seyreden adamı bileğinde
taşıyor sanki. Yalnız hepsinden önemlisi, fotoğrafın kadrajına aslında
çağırılmamış, sol arkada oturan esmer yüzlü, yoksul görünüşlü adam. Bu adamın
rütbe vermeyen cinste kep takılan mesleklerden birine mensup olup, bekçi veya
kapı görevlisi olarak çalıştığını tahmin ediyorum. Uzaktan, memurlar grubunun
çektirdiği fotoğrafa başka açıdan bakıyor; mühim adamların dimdik oturuşlarını,
ilikli yakalarını, kendisinin tersine mevsimle uyumlu giyimlerini yaban
gözlerle süzüyor. </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Elmira</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;"><o:p></o:p></span></span> </div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<br />Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-29434343150197765412013-01-09T22:54:00.000+02:002013-01-14T09:59:08.775+02:00Belgesidir (Tuhaf İnsanlar) <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1UCyC3nkr6MdJIz63dk6goxB9dOoA6GjeCJP8wQw8W2j4tXrI0EimgIBz3tdmOEV6bF2YKLazWpWxtfP1jQ8ZAK_EkE0nbB7-3ddfXyy8rClAuJIJbnzxghAkyGQrFeiDYHAxSYL3fZM/s1600/tuhaf+insanlar.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1UCyC3nkr6MdJIz63dk6goxB9dOoA6GjeCJP8wQw8W2j4tXrI0EimgIBz3tdmOEV6bF2YKLazWpWxtfP1jQ8ZAK_EkE0nbB7-3ddfXyy8rClAuJIJbnzxghAkyGQrFeiDYHAxSYL3fZM/s640/tuhaf+insanlar.jpg" height="426" width="640" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Uzaktayken hasretle birbirine mektuplar yazıp fotoğraflar
gönderen karı-koca, şimdi kayınvalidenin gözetiminde, kavuşmayı kutluyorlar.
Önlerine ayrılıklarının tarih şeridini dizmişler adeta: Şekerliğe dayalı duran miğferli
bir askerken polaroidle çekilmiş adamın fotoğrafı, az ilerisinde tüylü masa
süsüne yaslı, yine askerde arkadaşlarıyla pozu(belki de cephede? Baron von
Plastik bu konuları daha iyi bilecek, formayı da değerlendirecektir eminim), hemen
yanında kim bilir sırtını masanın üstünde duran neye yaslamış, güzel yüzünü de,
boynunu posunu da unutmasın diye karısının stüdyoda çektirip yolladığı
fotoğrafı ve hemen altında özenle yerleştirilmiş iki küçük vesikalık. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Adam fotoğrafın sağında, güneş altındaki talimlerden
esmerleşmiş yüzünde hayli içten, memnun bir gülümseme; adeta kapıdan girdiği
gibi kadın şefkatiyle etrafı sarıldığı için yüzüne kan gelmiş. Yalnız şu
telaşta bile ihmal etmemiş, elinde desenli, porselenden bir kutu tutuyor. Belli
ki annesinden hatıra olsun diye alıp götürmüş veya başka bir manevi değerihayatı
pahasına ayakta tutmayı simgelesin diye onunla beraber bunca yolculuk etmiş.
Şimdi bu karede, özenle ve biraz da anlamsızca salonun orta yerine çekilen masanın
üstünde, hatıralar geçidinin son parçası o kutu. “Seni de unutmadım anacığım”
kutusu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Kayınvalidenin öbür yanında oturan ve aradaki hasretin hala
tam olarak sona ermediğinin farkındaki gelin, belli belirsiz surat asıyor. Yine
de bir gece önceden sarılmış saçları, makyajlı yüzü, boynuna önemli günlerde
taktığı üç sıra hakiki inci kolyesi kocasının dönüşüne duyduğu hevesi
gösteriyor. Fotoğrafçıya doğru doğrulttuğu kör bakışlarında “Herkes gitse de
kavuşsak” sabırsızlığı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">İşte bu fotoğraf tüm bunların belgesidir. </span><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=6092592106746096410" name="_GoBack"></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b>Elmira </b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Hiç tanımadığı insanların bilmediği halleri konusunda şeyler yazmaya çok hevesli olmasak bu işlere kalkışmazdık elbette ama, şu fotoğraf cesaretimi bütünüyle kıranlardan. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Öyle bir durum ki şu masanın etrafında olanlar, bir iki üfürük bilgi kırıntısından başka söyleyecek şeyim yok. Daha önce böyle bir şey görmedim maalesef. Bilinmedik bir sosyal davranış, bir moda gibi. Şimdilerin pek revaçta sehpa ortasındaki nesne etrafına hafifçe dolanarak biçim verilmiş örtü türü bir "şekil" var sanki orada.</span><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">İnce tüylerden süsün önündeki bir dizi fotoğrafın genç üsteğmen ve genç kadına ait olduğu anlaşılıyor. Stüdyoda çektirilmiş fotoğrafta da aynı inci dizilerini takmış. Arazide çekilmiş, t</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">üylerin tam önündeki büyükçe fotoğrafta ise manevra kayışlı, kepli ve güneş gözlüklü bir grup genç asker var. Soldaki daha eski döneme aitmiş gibi görünen bir üniforma giymişken, sağda ayakta duranın üzerinde 1947'den sonra orduda kullanılan "Ike Jacket"e benzer veya tulum gibi bir şey var. Aynı üniformayı "esas" fotoğraftaki subayın üzerinde de görüyoruz. Sokakta giyilen bir üniforma değil de; arazide , garnizon içinde giyilen bir şeye benziyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Ama tüm bunlar bana; masa üzerine fotoğraflar, tüyler ve teneke bir kutu konularak çektirilmiş şu fotoğrafa nelerin gizlenmiş olduğun, gizlenenlerin kime ne söylediğini açıklayamıyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b>BvP </b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b><br /></b></span></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-35154736390497909242012-12-15T17:38:00.000+02:002013-04-29T16:43:57.471+03:00Yüzsüz Adam / Kestim Aldım <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiawGd-aGQuvXpdcFCANeTGrUt47Z0bI35Uf2Bu5LuunyZSqYW1T3NZ_YmWKS2qB2zP91fDWZRdvPJYwxVjBlGDSpvDInzcaiN_TRA_RkKuX7riZ405qSekjvkrqvWWaZzUPeceb-zUlvU/s1600/%25C3%25A7%25C4%25B1kart%25C4%25B1n+beni.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="472" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiawGd-aGQuvXpdcFCANeTGrUt47Z0bI35Uf2Bu5LuunyZSqYW1T3NZ_YmWKS2qB2zP91fDWZRdvPJYwxVjBlGDSpvDInzcaiN_TRA_RkKuX7riZ405qSekjvkrqvWWaZzUPeceb-zUlvU/s640/%25C3%25A7%25C4%25B1kart%25C4%25B1n+beni.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Kestim Aldım </span></b><br />
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></b>
<br />
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Gözden
düşen, ilişkilerin eskisi kadar tat
vermez olduğu, hatta akla geldikçe tuz ruhu içmişçesine mideyi yakan insanları
toplu resimlerden çıkarmak pek yabancısı olunan bir şey değil. Fotoğraflar üzerinde
oynamak Stalin dönemi propagandacılarının da pek sevdiği bir uğraşlardan biri.
Örneğin, otuzlarda Sovyet gizli servisinin başında olup, devrime zarar
veriyorlar/verir olabilirler/ ya verirlerse/belki de vermişlerdir nerden biliyoruz
he? Demek suretiyle kim bilir kaç bin insanı akıllara ziyan yöntemlerle
temizleyip, "baskın karakter özellikleri insancıllıklarıydı" diyemeceğimiz yoldaş Stalin ve yoldaş Molotov’un bile yüreğini bunaltan Nikolai
Yezhov temizlenip yerine Laurenti Beria geçtiğinde,fotoğraflardan da siliniyor. Sırası gelince Beira'da temizleniyor, merak
etmeyin. Haaa, yeri gelmişken; Yezhov’da kendisinden önceki şef Yagoda’yı
temizliyor! Sürekli bir temizlik hali işte. </span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGPOEkPcURmrzonN0Gh2KP4YxvHOdDgtbFpDK2sbYR4QTDtR-TpwGft0cnIPHBZhBYS3XjXmRso3KYIuzA84DR1FGvHyNc4511h9F8tr9Ir4yDzj2zlPo7ej-vAJ424Xqw0ydhwi5PU1Q/s1600/Soviet_Altered.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="208" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGPOEkPcURmrzonN0Gh2KP4YxvHOdDgtbFpDK2sbYR4QTDtR-TpwGft0cnIPHBZhBYS3XjXmRso3KYIuzA84DR1FGvHyNc4511h9F8tr9Ir4yDzj2zlPo7ej-vAJ424Xqw0ydhwi5PU1Q/s640/Soviet_Altered.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
</div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bizim
fotoğraftan temizlenenin bu denli büyük günahları olduğunu sanmıyorum. Yine de,
solundaki hanımefendi’nin midesini tuz ruhu içmişçesine yaktığı kesin. Yüz
ifadesinden kolayca anlaşılıyor zaten. Temizliği gerçekleştirenin de o olduğuna
inancım tam. Ne denli bunalmış ki, zarif ve dikkat çekmeyecek bir yöntem
üzerine kafa yormadan, ince bir makas (şu tırnak kesmek için kullanılan ucu sivri, hafifçe yukarı kalkık olanlardan) ile halletmiş işi. Fotoğrafın
çok önemli bir anı belgelediğini düşünüyorum. Tümüyle yok etmek yerine,
sadece can sıkıcı öge ayıklanmış. Acaba o anda, o fotoğrafta yer alan diğer
kişiler de zihinlerinden bu şekilde kesip çıkarabildiler mi şu kareden zorla
çıkarılanı? </span><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b></b></span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b>BvP </b></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><span style="font-family: Times New Roman;">
</span></span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif";">Yüzsüz
adam!<o:p></o:p></span></b></span></div>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">
<span style="font-family: Times New Roman;">
</span><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif";">Fotoğraftan çıkartılması
tesadüf değil; büyük ihtimalle kelimenin her iki anlamıyla da yüzsüz bu adam! Daracık
bir alandaki manevra ustalığa bakacak olursak, manikür sırasında kullanılan ucu
incecik et makası marifetiyle fotoğrafı kesen elbette ki bir kadın. Doğal
olarak, bu işi yapanın kol kola oturduğu hanım olduğunu düşünüyorum (ki kadının
kolları üstten kavrayan olduğuna göre demek bu ilişkide daha özveride bulunan,
peşinden koşturan zaten hep kadın tarafı oldu). Canı nasıl yandıysa, kavga-dövüşle
ilişkileri bittikten hemen sonra, yüzsüz adam henüz yatak odasından pılısı
pırtısıyla henüz temelli ayrılmadan belki, küçük bir pikaptan yükselen nağmeler
ve Türk kahveleri eşliğinde bir çay bahçesinde, sol tarafta kaldığını tahmin
ettiğim deniz manzarasına karşı keyif ettikleri günün fotoğrafından adamın
yüzünü alelacele ayıkladı.<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Times New Roman;">
</span><br />
</span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif";">Maalesef, gerçek hayatta olduğu
gibi, yüzü çıkartılıp siyah beyaz fotoğrafta güneşli bir günün aydınlığına
karıştırılsa, unutulmaya bırakılsa da, hantal vücutlarıyla fotoğrafların bir yerinde
yayılıp,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>filtreye dayanmış sigaranın son
nefeslerini öngörülemeyen sinsi planların tebessümüyle içine çekiyor bu yüzsüz adamlar.
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif";"><strong>Elmira<o:p></o:p></strong></span></div>
<span style="font-family: Times New Roman;">
</span></span><br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-78863204296380416972012-12-10T10:36:00.001+02:002013-04-29T16:46:46.787+03:00Balıklıova'da Dehşet / Balıklıova'da Üç Yabancı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZrAtnbokatZ-Amm89ffYs3QKlGFaSlt47geU6DQZdmUsIiOstylFZKGHM7OPTi-tvyTIeCZ8pnWa7kxx0tNyztvJ6QF9AMxoIAbwpoKVqPjQKu4bFwnu8PNbPKCTaeRoTXPTP1Jd458c/s1600/bal%25C4%25B1kl%25C4%25B1ova.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="470" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZrAtnbokatZ-Amm89ffYs3QKlGFaSlt47geU6DQZdmUsIiOstylFZKGHM7OPTi-tvyTIeCZ8pnWa7kxx0tNyztvJ6QF9AMxoIAbwpoKVqPjQKu4bFwnu8PNbPKCTaeRoTXPTP1Jd458c/s640/bal%25C4%25B1kl%25C4%25B1ova.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Tahmin
edileceği gibi, bu işlere soyunmuş biri
olarak koleksiyonumda epey fotoğraf var.
Fakat bu kadar garip olanı pek az (Belki de tuhaf fotoğraflar serisi de
yapmalı). İlk bakışta normal gibi görünen bir an bu… Dar, ufak koyun kıyılarından birinde sigara içen iki
genç adam. Belki de deniz bile değil; kıyıya yakın bitki örtüsüne bakılırsa ufak bir
göl kıyısı diye düşünmek daha uygun. Ama bütün bunlar pek önemli değil, esas önemli ve anlaşılmaz olan; şu Orhan Kemal’in
gençliğini veya 40’ların Amerikan filmlerinden fırlamış dedektifleri
andırır genç adam ve duruşu, kareli
gömleği, elindeki komik plaj çantası ile bu iki adamın bir arada, aynı karede yer almaları. </span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Aynı
fon önündeki tek tek fotoğrafları bile muhtemelen bu denli garip gelmeyecekti. Ama
şu halleri ile, deniz kıyısında işlenmiş feci bir cinayeti araştıran, birbirinden
karakter ve cinsel tercih itibarı ile epey farklı iki dedektifi canlandırdıkları bir filmin setindeler sanki<em> </em>(… Sabahtan
beri Balıklıova’da, üzerine eskice bir
çarşaf örterek sineklerin hücumundan korumaya çalıştıkları cesedin başında
sigara içip, kendi aralarında sessizce konuşarak Karaburun’dan gelecek müddeiumumi’yi bekleyen iki görevli olmaları pek ala mümkün</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">. Kareli gömlekli olan Adli
Tıp Mütehassısı Kız Vasfi. Diğeri de,</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"> </span><span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">İzmir
Emniyeti Cinayet Masası komiserlerinden meşhur Fişek Celal. Manisa Lisesinden arkadaş, iyi dostlar olduklarından genellikle bu tür işlerde beraber görevlendiriliyorlar…) ne bileyim ben?.</span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span> </div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b>BvP</b> </span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><span style="font-family: Times New Roman;">
</span></span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif";">Balıklıova’da
üç yabancı<o:p></o:p></span></b></div>
<span style="font-family: Times New Roman;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif";">Bu iki adam ve karşılarında
durup fotoğrafı çeken üçüncüsü, çocukların yarı çıplak suda oynadıkları sıcak
bir günde, Balıklıova’da, giyimlerindeki ciddiyetten ve sağdaki adamın elindeki
çantadan da anlaşılacağı üzere kısa bir süre içinde gerçekleşecek bir şeyi,
birinin gelmesini veya bir yere gitmeyi sıkıntıyla bekliyorlar. Eski detektif
filmlerindeki kritik sahnelerde olduğu gibi neredeyse poz kesercesine birinin
objektife, diğerinin yapılacakların hesabıyla uzak ufuklara bakması o ana gizem
üstüne gizem yüklüyor. Bu esnada kazara kadrajın içine giren, bazısı keyifle
uzanmış ve bazısı koşturan çocuklar ve uzakta yanaşan sandal, bu üç adamın
beklediği her neyse onun yerli halk için çok da bir şey ifade etmediğini,
tembel günlük yaşantının düzenini en azından şimdilik, doğrudan bozmayacağını
gösteriyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif";"><strong></strong></span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif";"><strong>Elmira<o:p></o:p></strong></span></div>
<span style="font-family: Times New Roman;">
</span></span><br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-28388448351160156692012-11-30T11:00:00.000+02:002012-11-30T11:42:09.970+02:00Taksim Anıtı <div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Cumhuriyet sonrası kentsel
değişimin önemli simgelerinden Taksim meydanı ve onun odağı anıt, yapıldığı
günden beri İstanbul’un kolektif belleğinin önemli bir parçası. Kamu ve bireye
ait olayların merkezindeki her simge gibi<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>o da değişmez şekilde, çok uzun sürelerde tekrarlanarak kullanılıyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Elimizde “bu tekrarın en basit ve
kayıt edilmiş hali” olarak adlandırılabilecek bir dizi fotoğraf var.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sıradanlığın en düz halleri ve hiç biri doğal
değil. Anıt önünde hareketsizce durulanı da var,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Mis Sokaklı Fotoğrafçıların icadı,
“yürüyormuş gibi” mizansenlisi de. Aradan bunca yıl geçtikten sonra sevimli ve
anlamlı geliyorlar. Ama hayır, çoğunda anlam göremiyorum. İlginçlikleri bir
taraftan arka plana aldıkları anıtsa, diğeri de bu kadar sıradan oluşları<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>galiba. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bence serinin en ilginci “Ağabeyim Danyal ve
Biz”. Yalnızca onda simge ve anlamlar okuyabiliyorum. Ağabeyin ortama yabancı
ama eğreti olmayan duruşu, Kentin kendisine sunduğu olanakları değerlendirip
(dolma kalemle, doğru imla – özel ismin büyük harfle yazılması- doğru yazılı
“ağabey” kelimesi) <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>başarıya ulaşmış
kardeş. Konumunu bilir ama birlikte başarmışlığın gururuyla fotoğrafta yer alan
mutlu eş. Tüm bunları görebilmek mümkün. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Mis Sokak ile ilgili de birkaç
söz: Anlaşılan anıt çevresinde saf tutan “şipşakçı” lar çektikleri fotoğrafları
Beyoğlu’nun girişindeki sokaklarda kurulu stüdyolarda bastırıp sahiplerine
veriyorlardı. Hemen hepsinin arkasında kaşeleri var. “Foto Amber” 14, “Foto
Vasıf” 11, Bay M. Ardıç’a ait, ama kaşeden adını okuyamadığımız stüdyo ise<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Mis Sokak 9 numarada hizmet veriyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Listenin dışındaki tek fotoğraf Danyal’ın
kardeşinin tercihi olan Bekar Sokak 11 numaradaki “Foto Gülen”.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Gerçekten de, bu gün hala İstiklal Caddesine açılan
bu <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>meydana yakın sokaklarda az da olsa
fotoğraf stüdyolarına rastlamak olası.</span> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><strong>BvP</strong></span></div>
<span style="font-family: Calibri;"></span><br />
<span style="font-family: Calibri;"></span><br />
<span style="font-family: Calibri;"></span><br />
<span style="font-family: Calibri;"></span><br />
<span style="font-family: Calibri;"><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Şehirlerin birer apartman dairesi olduğunu farz edersek,
meydanlar bu apartman dairelerinin misafir odalarıdır. Önemli günler ve
haftalar süresince, tören ve kutlamalara hazır, anıt önleri çelenk ve vatandaş
tarafından birkaç saat sonrasında yerinden tutam tutam sökülecek çeşitli çiçek
aranjmanlarının bırakılmasına uygun, gerekirse trafiğe ve günlük telaşa kapalı
vaziyette, temiz tutulmalıdır. Fakat, öyle ya, misafirin kimi türlüsü davet
beklemez, aniden patavatsızca uğrayıverir. Üstelik bazen bir de içlerinde
bulundukları anı eğri büğrü kadrajlarla sonsuza dek dondurmakta ısrarcı
davranırlar. <o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">
</span><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Bu tür fotoğraflarda, asıl mesele fondaki anıt, meydan,
açıklık, bahçe, kurum, bina değil de, önündeki kişinin o şeyle ilişkisini
zamana karşı tasdik ettirmesidir. “Ben unutsam da, sen bana unutturma”
demektedir fotoğrafı çektirmek isteyen, fotoğrafına. Odağın dışında kalmış bir
detay haline gelen mekân, kötü profiliyle arkada süresiz belirmeye mahkûm, poz
vermesini zaten beklemeyen bir objektifin önünde kasılıp öylece kalakalır.</span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="mso-spacerun: yes;"><strong>Elmira </strong></span></div>
</span><span style="font-family: Times New Roman;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEnaoUy6bsQoeHD7eSihpiDyp9ZvRugGQ9E4IeKSAse54wedqSNPyLk0PE2JxQnN7Ri8Gcc8-o00dAAB7SiPgvR1ZVM8YdmKU7d1MxO_M6kg3JZCye0RkhtXtTThXitYvLT7p39J5NR8Q/s1600/Taksim+Abidesi+1930_%25C3%25B6n-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEnaoUy6bsQoeHD7eSihpiDyp9ZvRugGQ9E4IeKSAse54wedqSNPyLk0PE2JxQnN7Ri8Gcc8-o00dAAB7SiPgvR1ZVM8YdmKU7d1MxO_M6kg3JZCye0RkhtXtTThXitYvLT7p39J5NR8Q/s1600/Taksim+Abidesi+1930_%25C3%25B6n-horz.jpg" height="499" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Taksim Anıtı Önünde Çocuklar, Ekim 1930</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Serideki en eski ve baskıkalitesi göz önünde bulundurulunca, muhtemelen bir amatör tarafından çekilip basılmış tek<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>örnek. Arkasında<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kaşe, baskı numarası vs yok. Dolmakalemle yazılmış “Taksim<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>abidesi önünde 27/XI/930 Perşembe” yazısı okunuyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">10-11 ve 7-8 yaşlarındaki iki çocuğun görüntüsünün Anıtı engellememesine özellikle dikkat edilmiş gibi. Anıtın 1928’de açıldığını ve çok kısa bir zaman geçmiş olduğunu düşünürsek aslında oldukça doğal bir dürtü bu. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sadece, iki yandaki çeşmelerin parçası<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>olarak<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tasarlanan ama inşaat sırasında bu işlevleri iptal edilen zemin hizasındaki yalaklardan birini tam göremiyoruz. Arkada kameraya bakan bir kadın ve çocuk görünüyor. Anıtın arkasında, solda ise (Taksim gezisinin sağında, bu gün<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Anıtla Atatürk Kültür Merkezi arasındaki açıklıkta) döneme ait fotoğrafların çoğunda topçu kışlası ile birlikte görünen büyücek <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir yapı var.Beyaz renkte yay biçimli, alana <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sınır oluşturan ve dönemin modern mimarlık anlayışına göre yapılmışa benzeyen <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bina hakkında maalesef bilgim yok.</span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"></span><br />
<strong><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">BvP<o:p></o:p></span></strong></div>
</div>
</span><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">
</span><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhS5GPb9bnjBMmtru_dWz6W15docCP5u_e6368mbWFUFgGjXTQqAnbhu5DYvesf8O4hPF5XrVtF9riXE0K_M0_nQZZRzph6ZJnHcTrIQpwc0YAu5q4yHrikEqm6seiR4ehtWsCvyLnViCM/s1600/taksim+an%25C4%25B1t%25C4%25B1+%25C3%25B6n%25C3%25BCnde-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhS5GPb9bnjBMmtru_dWz6W15docCP5u_e6368mbWFUFgGjXTQqAnbhu5DYvesf8O4hPF5XrVtF9riXE0K_M0_nQZZRzph6ZJnHcTrIQpwc0YAu5q4yHrikEqm6seiR4ehtWsCvyLnViCM/s1600/taksim+an%25C4%25B1t%25C4%25B1+%25C3%25B6n%25C3%25BCnde-horz.jpg" height="460" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Taksim Anıtı Önünde Genç Erkek - Öğrenci?, 1950'ler</span></td></tr>
</tbody></table>
<div align="justify">
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfV_P3gC59bjeW1xmDRaW7WUp8Wcy5x28gjeljJClFh8Hq-jODxPRT3pRa2QrjO7dl6K720exBgqTKZJJfIpFeHoo6fnmeUO9mNMry7MkzDtiAhK3sXjyLSyHPOKNn6Yof7LdAXVmHh80/s1600/tarama0003-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfV_P3gC59bjeW1xmDRaW7WUp8Wcy5x28gjeljJClFh8Hq-jODxPRT3pRa2QrjO7dl6K720exBgqTKZJJfIpFeHoo6fnmeUO9mNMry7MkzDtiAhK3sXjyLSyHPOKNn6Yof7LdAXVmHh80/s1600/tarama0003-horz.jpg" height="488" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Taksim Anıtı Önünde Subaylar, 1950'ler</span></td></tr>
</tbody></table>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiA-6tEepF5ODA9r_icCBBe2fTaGKZrFxd6pFUNkAZML1pXXOTFqVpQeT-U3IVKLZMm_7iXzusDqMECnfoWENMSos-rRlMP37YaMPbyvUDn-TsunGdtIMJ-b3mIqTVZWNOWAWXnTsP9uSE/s1600/Taksim+Abidesi_1952+%25C3%25B6n-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiA-6tEepF5ODA9r_icCBBe2fTaGKZrFxd6pFUNkAZML1pXXOTFqVpQeT-U3IVKLZMm_7iXzusDqMECnfoWENMSos-rRlMP37YaMPbyvUDn-TsunGdtIMJ-b3mIqTVZWNOWAWXnTsP9uSE/s1600/Taksim+Abidesi_1952+%25C3%25B6n-horz.jpg" height="480" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Taksim Anıtı Önünde Genç Kadınlar, Mart 1952</span></td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">1950’lerde çekilen fotoğrafların
çoğunda rastladığımız; gülen mutlu insanlar ve her nasılsa hep şık, zarif
kadınlar.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Kısa ceketin kumaşı ,oturuşu usta
bir terzinin elinden çıktığını gösteriyor. Çanta, beyaz çerçeveli güneş
gözlükleri, güderi eldivenler o yılların İstanbul’unda ulaşılması zor ve çok
rafine aksesuarlar. Tünelde bir butikten, belki bir Avrupa seyahatinden
alınmış. Ancak her nereden alınmışsa; <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>uyumla bir araya getirilmiş, yakıştırılmış.<o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">
<span style="line-height: 115%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Perapalas’ta çaya, belki Rejans’ta
yemeğe gidilmiş, yada Taksim belediye gazinosuna gidilecek. Demokrat parti
iktidarının ilk yılları, savaşın sona ermesinin getirdiği psikolojik bir
rahatlama,evet ülke belki genel olarak çok ta refah içinde değil ama, ne zaman
oldu ki? İnsanlar bir şekilde mutlu, yüzler gülüyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İktidar tarafından pompalanan Amerikan tarzı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gündelik hayatı etkiliyor, hafta sonları
çaylara, dans partilerine gitmek moda. Üç sene sonra Hilton’da bin bir
tantanayla Elmadağ’da açılacak…</span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><span style="line-height: 115%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><o:p></o:p></span></span> </div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">
</span><span style="line-height: 115%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Bu arada Türkiye <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yavaşça <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>80’lerin ortalarında sürecini tamamlayacağı, köklerini
tümden sarsacak derin bir sosyal, kültürel çöküntüyle sonuçlanacak yolculuğuna hazırlanıyor.
Taksim’in ortasındaki Cumhuriyet anıtı da bulunduğu yerden 6-7 eylül
olaylarını, kanlı bir mayısları, askeri darbeleri seyretmeyi, yakın tarihimize
sessizce tanıklık etmeyi bekliyor.</span> </span></span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><span style="line-height: 115%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"></span></span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><span style="line-height: 115%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><strong>Batur</strong></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">
</span><br />
</div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVfUmvBIbjxyLRt7N7TB-JGFHJABzVFgGi6UwBZYLLdnssWHYfdBHR-D8wVaDnLnsPTVQEWXkHC6xzWl2RyO6hEMTkrJ9z_4yFmCk1KLmUmQhUTX5tX7ecVxWIDnvhrI4RxQOVbtD6R2I/s1600/A%25C4%259Fabeyim+Danyal+ve+Biz+Taksim+1957-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVfUmvBIbjxyLRt7N7TB-JGFHJABzVFgGi6UwBZYLLdnssWHYfdBHR-D8wVaDnLnsPTVQEWXkHC6xzWl2RyO6hEMTkrJ9z_4yFmCk1KLmUmQhUTX5tX7ecVxWIDnvhrI4RxQOVbtD6R2I/s1600/A%25C4%259Fabeyim+Danyal+ve+Biz+Taksim+1957-horz.jpg" height="512" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Taksim Anıtı Önünde, Ağabeyim Danyal ve Biz, 1957</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><span style="color: black;">Önder Şenyapılı’nın 60 ve70’lerin
<em>kentlileşememe</em> sürecini anlatan bir kitabı var. “Kentleşemeyen Ülke, Kentlileşen Köylüler”.
Bu resme her bakışımda ise 40’lar ve 50’lerin kentleşebilen ve bundan gurur
duyan <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>köylüsünü görüyorum.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Endüstrileşememiş; kentli işçi sınıfı, ticaret
burjuvazisi yetersiz ve o açığı göçle kapamaya çalışan her ülke gibi, bizim
kentli nüfusun da “köyü” ile ilişkisi henüz çok taze ve bu ilişki doğal olarak ne kent ne de
bireyler açısından her zaman mutlu ve uyumlu değil.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Fakat bu fotoğrafın çekildiği
dönemlerde kent ve köy arasındaki geçirgenliğin daha <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>fazla olduğu anlaşılıyor. <span style="mso-spacerun: yes;">Ke</span>nte geliş, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>oyuncusunu bekleyen
rollerden uygun olana çarçabuk uyum sonraki yıllara kıyasla <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daha kolay olmuşa benziyor. Sözünü ettiğim o
yakınlık kentin sakini olmayı tercih edenleri kendi aurası içinde yoğurma,
şekillendirme gücünü de arttırmış olmalı. Köy, taşra ve büyük kentin yukarıya
doğru geçirgenliği yükselişin aktörlerine halen fayda, haz ve gurur
sunabiliyor. Ben de bu gururu -belki bir pazar öğleden sonrasında- “ağabeyim Danyal”a
kenti gezdirişte okuyabiliyorum. </span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><strong><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">BvP</span> </strong></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0.05pt 0.9pt 4.75pt 3.6pt; mso-layout-grid-align: none; tab-stops: 36.0pt;">
<span lang="EN-US" style="background: yellow; color: black; font-size: 10pt; mso-ansi-language: EN-US; mso-highlight: yellow;"><span style="background-color: white; font-family: Calibri; font-size: small;"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Bu fotoğrafa bakılırsa; kentli olmaktan gurur duyan köylüden, kenti köye çevirmekten gurur duyan köylüye geçişe daha çok var.</span> </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0.05pt 0.9pt 4.75pt 3.6pt; mso-layout-grid-align: none; tab-stops: 36.0pt;">
<strong><span style="font-family: Calibri;"></span></strong> </div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0.05pt 0.9pt 4.75pt 3.6pt; mso-layout-grid-align: none; tab-stops: 36.0pt;">
<strong><span style="font-family: Calibri;">Batur </span></strong></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0.05pt 0.9pt 4.75pt 3.6pt; mso-layout-grid-align: none; tab-stops: 36.0pt;">
<span lang="EN-US" style="background: yellow; color: black; font-family: "Segoe UI","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-ansi-language: EN-US; mso-highlight: yellow;"><span style="background-color: white;"><strong></strong></span></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0.05pt 0.9pt 4.75pt 3.6pt; mso-layout-grid-align: none; tab-stops: 36.0pt;">
<span lang="EN-US" style="background: yellow; color: black; font-family: "Segoe UI","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-ansi-language: EN-US; mso-highlight: yellow;"><span style="background-color: white;"></span></span> </div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-41745278747362103612012-11-26T07:36:00.001+02:002012-11-26T08:40:24.904+02:00Gelin olmuş gidiyorsun / Sekiz Ağustos Dokuz Yüz Otuz Altı<span style="font-family: Calibri;"></span><br />
<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXWVr0tRWd4wXnq7_miVlAL1PS3rudNmFPFns_9QMSuGqtyAk5osN8ZgSnmVcgGIYoy6kquPsF2KZZgoeJrZrxw4C7EmJqpis9wkX9SaE6bg5r5m69s8gl_pLScOnF4n1LABS14eovCvE/s1600/0808936.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXWVr0tRWd4wXnq7_miVlAL1PS3rudNmFPFns_9QMSuGqtyAk5osN8ZgSnmVcgGIYoy6kquPsF2KZZgoeJrZrxw4C7EmJqpis9wkX9SaE6bg5r5m69s8gl_pLScOnF4n1LABS14eovCvE/s1600/0808936.jpg" height="462" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: small;">
</span><br />
<div align="center" class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Calibri;"><span style="font-family: Times, "Times New Roman", serif;">Dokuz yüz otuz altı senesi ağustos
ayının sekizinci günü.<span style="mso-spacerun: yes;"> E</span></span></span></span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Calibri;"><span style="font-family: Times, "Times New Roman", serif;">vin asmalar, çiçeklerle dolu güzel<span style="mso-spacerun: yes;"> </span> bahçesinde yakın çevresi ile
gelin ve damat.</span> <o:p></o:p></span></span></div>
<div align="justify">
<span style="font-size: small;">
</span></div>
<div align="justify">
<span style="font-size: small;"></span> </div>
</td></tr>
<div align="justify">
</div>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Evin
küçük kızları olan ikizlerden hiç olmazsa bir tanesinin kendine uygun kısmet
bulması ev ahalisini şenlendirmiş, bu babasız ailenin erkeksiz kalabalığı yıkık
dökük konağın arka bahçesinde bir köşeye koydukları küçük halının etrafında,
iki sandalye üstüne oturmuş gelin ile damadın etrafına toplanmışlar. Ortadan
ayrılmış briyantinli saçları, parlayan boyalı pabuçları ve uygunsuz bir neşeyle
yaprakları saçılmış yaka çiçeği ile damat, belli belirsiz yumuşak bir ifadeyle
kameraya bakıyor. Gelinin evliliğe hevesi, damadın üstüne bastırdığı sağ
kolundan belli; belki de aileden çekindiğinden müstakbel kocasının elini
tutamamış, koluna girememiş.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Zıpır
mizacına uygun şekilde duvağının süslü bandı başında eğri vaziyette. Kardeşleri
gibi dudaklarına koyu kırmızı, vişneçürüğü rengi bir ruj sürmüş bu küçük kadın,
sırada dizleri üstünde oturmuş kız çocuğunu saymazsak fotoğrafta dişleri
görünerek gülümseyen tek kişi. Küçük, kibar yüzüne yayılmış ince dudaklarının gülümsemesi,
onu olduğundan daha çocuksu gösteriyor.</span></div>
<span style="font-family: Calibri;"><o:p></o:p></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Fotoğrafın sol baş tarafında kalan ikiz kız kardeşi
başını hafifçe öne eğmiş; kardeşininkinin tıpatıp aynısı dudaklarının iki
köşesinde muzip bir gülümsemenin hemen öncesinde görülecek bir yukarı kıvrılış.
Adeta sırtını döndüğü ve böylece kompozisyondan ayrıldığı için fotoğrafa sonradan
yapılmış bir ilave gibi duracağı pozunda, büyük ablası ve eniştesi arkasında
kalmış. Bu durum giysisiyle ilgili şu gözlemi daha kolay görünür kılıyor: Evli
ablanın belki de güzel bir mağazadan satın alınmış parlak kumaştan elbisesinin
basit bir versiyonu onun için evde dikilmiş. Yakanın işlemesi, ablasının
omuzlarını açıkta bırakan kol modelinin özeni onunkinde görülmüyor; mat kumaş
üzerine kolları kelepçelemiş, yakası büzüş büzüş bir elbise onunki.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yalnız, ablasından daha gösterişli durmuş
olsa da, herhalde ablasının kayınvalidesi tersini düşünüyor ki karşı köşedeki gelinini
süzerken poz vermeyi unutmuş. </span></div>
<span style="font-family: Calibri;"></span><br />
<span style="font-family: Calibri;"><strong>Elmira.</strong></span><br />
<br />
<br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Genellikle<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>düğün fotoğraflarının <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>odağında<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>kovandaki kraliçe arı görkemi ile <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gelin olur. Günün önemi saçına, makyajına
giydiğine yansır, bu kadar özen gösterilen her kadının çok güzel olduğunu, hiç
olmazsa görüneceğini biliriz. Bazen de bu rol ister istemez başkaları
tarafından çalınır, çalınması kaçınılmaz olur. İşte bu da öyle bir fotoğraf.
Çizgili smokin pantolonu, yakasında çiçeği ile<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>yakışıklı damat<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ile <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sevimli ve zarif gelin, (ancak “sevimli” sıfatı
aklıma geliyor nedense) maalesef sol başta<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>keskin bakışları ve çapraz bantların çekici hatlarını
vurguladığı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>şık elbisesi içindeki genç kızın güzelliği
karşısında<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-belki de hak etmedikleri
ölçüde- sönükleşiyorlar.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bu kız gelin’in
iki kardeşinden küçük olanı galiba. Kaş ve dudak benzerliklerine bakarak, büyük
ablanın da kocasının yanında,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>soldan
üçüncü olduğunu düşünüyorum. Küçüğün kol ve boyundaki süslemelerin aynısı onun üzerinde de var. Gelinin en yakınları oldukları için de çok daha özenli ve
gösterişli elbiseler içerisindeler.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Belki evin kolayca görülebilen ve
bahse değer <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ince çıtalardan yapılmış
giyotin kafeslerinden, küçükler düşmesin diye yan duvarına ağ gerili havuz ve yere serili güzel halıdan da söz etmek gerekli ama ben de gözlerimi şu
sol baştaki parlak ışıktan <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>alamıyorum
bir türlü! </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><strong>BvP</strong></span><br />
<strong><span style="font-family: Calibri;"></span></strong><br />
<span style="font-family: Calibri;"><o:p></o:p></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><o:p></o:p></span> </div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-68960725374168828142012-11-21T17:34:00.001+02:002012-11-22T16:44:25.004+02:00Samuel Beckett İstanbul'da veya Karizma <table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJLUIyrWVqVmtePITufpcQy0j0zuNdWtciUNsjAolD-U_Mq8xHPvj7JYwuAhB3QtB1h7DJRZJ0ZhHf_QiH3OwgF1Bw6ac89bojhWWKs7v_k2ssmO2pySYED_kE-OCtysENyegJ55e-eUI/s1600/Samuel+Beckett0001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJLUIyrWVqVmtePITufpcQy0j0zuNdWtciUNsjAolD-U_Mq8xHPvj7JYwuAhB3QtB1h7DJRZJ0ZhHf_QiH3OwgF1Bw6ac89bojhWWKs7v_k2ssmO2pySYED_kE-OCtysENyegJ55e-eUI/s1600/Samuel+Beckett0001.jpg" height="409" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Yeni Evli Çift ve Yakınları Düğün Yemeğinde Aile Büyüğü İle, 1950'ler. </td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: Calibri;">Bu fotoğrafı Elmira’ya “Samuel Beckett İstanbul’da”<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>diye etiketleyip göndermiştim. Fakat şimdi bakıyorum
da, daha fazlası var. Bu günün üzerinde çok çalışılan, her anı her dokunuşu,
hesaplı kitaplı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“karizma”sı, “imaj”ı
epey <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>cüce ve çapsız, şu sandalyede
sakince oturanın karşısında. Büyük ihtimalle böyle bir kavramdan haberi bile
yok. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Geriye doğru taralı saçları, iyi dikilmiş
kruvaze takım elbisesi ile saygı duyulan büyük rolü rahatça oturuyor üzerine. Bele
sokulu kravatı ayakta iken ilikli durması gerekli <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kruvaze cekete bağlıyorum. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Çocuksu yüzüne iliştirili ince bıyığı,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>birbirine yakın gözleriyle ilkokul
müsameresinde yetişkin rolüne çıkmışı andıran damat bir parça sönük kalıyor
kaşları ve üst dudak yapılarından akraba – baba, oğul?- oldukları kolayca
anlaşılan bu iki etkileyici erkeğin yanında. Ayakta duranın şık smokini,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ailenin çok yakını, düğün gecesinin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>önemli rollerinden birinin sahibi olduğunu
düşündürüyor. Belki de gelinin ablasının kocası. O da “Kayınço”su olan genç bir adam
artık. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">BvP</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><o:p></o:p></span> </div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-7065547981012176112012-11-15T17:16:00.000+02:002012-11-15T17:16:22.175+02:00Otobüs Hikayeleri I <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Yetmişlerde İskenderun’da yaşayan
anneannem ve onun, bir gözünün cam oluşu yüzünden aile arasında tatsız bir acımasızlıkla “yarımporsiyon” olarak adlandırılan kocası senede bir kere
uzun bir otobüs yolculuğu ile bize gelirlerdi. Bu ziyaretleri , özellikle
“yarımporsiyon”un gelişini iple çekerdim. Türkiye’nin o yıllarında otobüs
yolculukları bile önemli olaylardan-dı. Anneannem yakasız, ince merserize kazağı,
yarımporsiyon kusursuz ütülü bembeyaz
gömleği ve takım elbisesi ile otobüsten iner, onlara bir sürü
düğme ile ilikli – elbette -
bembeyaz kılıflı iki adet bavul eşlik ederdi. Hemen her zaman, bana vermek üzere yolda kendine ikram edilmiş
uçuk mavi, üzerinde otobüs şirketinin
adı ve amblemi olan iki adet uzun çiklet
olurdu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2jybIhB0qPxpiLkNcSrMTciWg61809uvS71hrdFnzuqfBEnQR3gF5NxTPpNWkE4d1_ETaYkdw-32-nQqIHp_gyI2beXo2WffWQ_QXbAohi-01yiuSZ2mRdEfVbiSRTs2Uoi1erOifVBU/s1600/yar%25C4%25B1m+porsiyon_iskenderun_1950.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2jybIhB0qPxpiLkNcSrMTciWg61809uvS71hrdFnzuqfBEnQR3gF5NxTPpNWkE4d1_ETaYkdw-32-nQqIHp_gyI2beXo2WffWQ_QXbAohi-01yiuSZ2mRdEfVbiSRTs2Uoi1erOifVBU/s400/yar%25C4%25B1m+porsiyon_iskenderun_1950.jpg" height="400" width="250" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">İskenderun 1950.<br />
Yarımporsiyon ve ailesi.<br />
İlk evliliğinden çocuklar,<br />
anneannem, babam, annem</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bir kere de İstanbul’dan Elazığ’a
otobüsle gittiğimizi hatırlıyorum. O yılların birbirine rakip iki otobüs
markasından “o302”lerin yerine Magirus – Deutz, “havalı apollo” kullanırdı, taa Elazığ’a kadar giden Hazar Turizm. Arka
kapının üzerinde pleksiglass bir plakette“Havalı Apollo” yazar, ortasına da
yağlıboya ile fiyakalı bir “V8” oturtulmuş
olurdu hep. Sekiz silindirli hava
soğutmalı motorlar üreticinin övünç
kaynağıydı. Süspansiyonları makaslı
olmayıp pnömatik körükle destekli bu otobüslerin
esas “havalı” özelliği buradan geliyordu galiba. O körükler sıkça arıza yapar
veya patlar, otobüs ön tarafı garip bir şekilde öne doğru kapaklanmış olarak
yolda kalırdı. Ayrıca, kabin içi ısıtma
sistemi (kalorifer) için gereken ayrı bir motor işleticiler için ayrı bir
masraf kapısıydı ve düzeneğin yeterince ısıtmıyor oluşu da ek bir
sevimsizlikti… Yetmişlerin sonlarında, seksenlerin başında artık kullanılmaz
oldular. Diğer marka pazara tümüyle
egemen oldu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Ne türden seyahat olursa olsun; başlangıcı,
sonu veya herhangi bir anı albümlerde en çok rastlanılan fotoğraf türü.
Maalesef ne annemin annesinin ve de yarımporsiyon’un bu tür seyahatler sırasında çekilmiş fotoğrafları
yok. Ama başkalarının var:</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Ankara O. 27 357 <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdXCMSyD0UR8ptKxD4Wk6BlD1b_rQWhsGg51NxBJUNGI0FRZFEKx-eM40MIzSYkrcT5YUHm0lje1PhZyuZjPJib9E93CbuNV_YbVabovi2cgw1E9BVKCds6PQX-OktPaKmGtJDHCw9FB0/s1600/avrupa+seyahati_1962.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdXCMSyD0UR8ptKxD4Wk6BlD1b_rQWhsGg51NxBJUNGI0FRZFEKx-eM40MIzSYkrcT5YUHm0lje1PhZyuZjPJib9E93CbuNV_YbVabovi2cgw1E9BVKCds6PQX-OktPaKmGtJDHCw9FB0/s400/avrupa+seyahati_1962.jpg" height="400" width="253" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Annem bir O3500H Magirus
Deutz önünde. Arkasında tarih yok, fakat araç plakası fotoğrafın 1962 yılında veya önce çekilmiş
olması gerektiğini söylüyor. Bu tarz plakalar (il adı ve aracın niteliği; H:
hususi, T:Taksi, O:otobüs gibi… ve rakam) o tarihten itibaren yerini il
kodu-iki harf-üç rakamdan oluşanlara bıraktı. Fazla bir detay yok. Sağ elindeki
güneş gözlüğü, burnu açık ayakkabıları, açık renk çantası ve kısa kollu giysisi yaz mevsiminde
çekilmiş olduğu söylüyor. Sağ bileğinde o hatırladığım, kalın altın kordonlu
küçük saati var. </span></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bütüne bakınca, bu fotoğraf
1962’de, inanılmaz bir hovardalıkla çıktıkları ilk Avrupa gezilerine ait
olabilir. Bu ve daha sonraki yıllarda çıkılan ve popüler Avrupa kentlerinden alınmış
ucuz anı eşyaları (plastik gondollar, demir perde ülkelerinden alınma, yerel
giysileri içinde, acemice üretilmiş bebekler) ile dönülen hem anlamsız hem ciddi paralara mal olan bu yurtdışı
gezileri ileri yıllarda ağabeyimin ve
benim epey sinirimize dokunacak, halen arada yapılan; ana konusu ailemizin
yetersiz parasal kaynaklarının nasıl çarçur edildiği ve babamın zamanına göre
iyi para kazanmasına rağmen neden servet birikimi yapılamadığı konulu öğle
yemeği sohbetlerinin ana konularından olacaktı. </span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5qVSTgnXsugg77DUzoScB_skmzfAtH3lAmnU8tEMANQs_d9lTuvj6VFbDsAh3Bt7tAytVDghMDrA5TXw6GxNhSnP6fRR0Q9k320VFZ2vRCsnlkLeHdCQJx_e9LwcEE3svjhjYZ0Dn9OE/s1600/6266929488_fcd8d9005b_o.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5qVSTgnXsugg77DUzoScB_skmzfAtH3lAmnU8tEMANQs_d9lTuvj6VFbDsAh3Bt7tAytVDghMDrA5TXw6GxNhSnP6fRR0Q9k320VFZ2vRCsnlkLeHdCQJx_e9LwcEE3svjhjYZ0Dn9OE/s320/6266929488_fcd8d9005b_o.jpg" height="234" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">İnternetten Başka Bir 03500H Hatırası.<br />
Bu da 60'ların başları olmalı. </td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"></span>
</div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Otobüsün bir Magirus-Deutz O3500H
olduğu belli, ama ne yazık ki fotoğrafın
gösterdiği alanda işletmeci ile ilgili
bir bilgi yok. Görünen sadece Bay Conrad Dietrich Magirus’un, Ulm’deki Gotik
katedralin ince uzun ve görkemli silüeti ile Magirus’un “M”sini birleştirerek tasarladığı amblem. Bir de
onun hemen üzerindeki – büyük ihtimalle – kabin havalandırmasına ait kapak. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">CIO-337<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgnlQ7izmjJrdGJxqKu-JC30mzwR8i51hM9_NpCtqY6-WPPVN-aqMANEZLQdwdnqLnwQ8ZLhUUC0wL3WzXcSqmigOQtsbwXrRfTNAeB4gZtH0j5ljJ4fTWraLvNai-PmRXE19WDuNB2scY/s1600/avrupa+1969-1970.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgnlQ7izmjJrdGJxqKu-JC30mzwR8i51hM9_NpCtqY6-WPPVN-aqMANEZLQdwdnqLnwQ8ZLhUUC0wL3WzXcSqmigOQtsbwXrRfTNAeB4gZtH0j5ljJ4fTWraLvNai-PmRXE19WDuNB2scY/s640/avrupa+1969-1970.jpg" height="401" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Hangi Anlamsız Orta Avrupa Kenti?<br />
1969-1970</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Yine bir anlamsız Avrupa
seyahati. 1969 veya 70 olmalı. Babam, annem ve ben. Fotoğrafın arkasında tarih
yok; ancak giysilerden, arkası dönüK adamın trençkotundaki dalgalanmadan,
annemin hafifçe dağılmış boya sarısı saçlarından rüzgarlı bir sonbahar günü
olduğunu saptamak hiç zor değil. Ne o günden, ne de yolculuktan geriye hiçbir
şey kalmamış hatırımda. Esasen
neden dahil edilmiş olduğum da benim için halen meçhul.
İki renk ayakkaplarım, üzerine gömlek yakaları yatırılmış önü ilikli blazer
ceketimle orada ne işim var? </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Kimbilir hangi orta Avrupa
kentinde harekete hazırlanan otobüslerin önündeyiz. Adet yerini bulsun diye yapılan
bir şehir turuna başlanacak belki. Ya da
başka bir sıkıcı kente gitmek için yola çıkmak üzereyiz. Bunlar şehir içi otobüslerine benzemiyorlar.
Önünde durduğumuz otobüsün sağında, camın altındaki “CIO-357” yazısından başka bir şey
görünmüyor. Otobüsün önündeki amblemi bile tahmin edemiyorum. Sağımızda duran otobüsün bir “Setra”, daha
doğrusu bir “Setra S9” olduğu
anlaşılıyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqjl2F6hujzJdo1JArlc9IUvNqsvwDrk3FZznq0OSJ8N5Spa2LrN2EUQ1tuOQeYZv3DCUQR7APJE4NUDeoSmrEB_2RX0QLmpnxB34mEdyZbDflBwwaFjzQipXsR8uvv5_H9OpK5FuH9DU/s1600/setra+s9+%25281966%2529.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqjl2F6hujzJdo1JArlc9IUvNqsvwDrk3FZznq0OSJ8N5Spa2LrN2EUQ1tuOQeYZv3DCUQR7APJE4NUDeoSmrEB_2RX0QLmpnxB34mEdyZbDflBwwaFjzQipXsR8uvv5_H9OpK5FuH9DU/s320/setra+s9+%25281966%2529.jpg" height="211" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Setra S9, İnternet</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
</div>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b>BvP </b></span><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-14265562828974177082012-11-13T22:10:00.000+02:002012-11-15T16:29:31.261+02:00Otobüs Hikayeleri II <br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Gazanfer Bilge[1] 28.10.1967</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4L3yYHSdm1ticNhhOQmLBPDck-jDItdztuk4zyhOVmTySvAnBEKv0MKsUnhdjQ9Nt2VoId-cUwKl_FADexhr3wFAfgy9PDANBNwZEBN4tL0EF8L4KW_OUNwsTbR2HvGACpXzj78o_RIc/s1600/gazanferbilge_1967.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="408" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4L3yYHSdm1ticNhhOQmLBPDck-jDItdztuk4zyhOVmTySvAnBEKv0MKsUnhdjQ9Nt2VoId-cUwKl_FADexhr3wFAfgy9PDANBNwZEBN4tL0EF8L4KW_OUNwsTbR2HvGACpXzj78o_RIc/s640/gazanferbilge_1967.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Günümüz otobüs yolculuklarını düşününce o zamanlar fönlü, özenle topuz içine yerleştirilmiş, uçları kıvrılmış saçlarla ve şık giysilerle (hele beyefendinin yaka mendili ve iç yeleği dâhil eksiksiz takım elbisesiyle) yolculuk yapıldığını görmek insana tuhaf geliyor. Saçların, başların bu denli yapılı olması yüzünden, kim bilir belki de bu kadro otobüsten indiği gibi doğrudan bir düğüne katılacak diye düşünüyorum (yakada, böğürde, kulakta, parmaklarda fazla takı olmadığından, aslında bu fikrim sallantıda).<o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Tümüyle babasına çektiği için fiziken hiç benzemediği, ve fakat bir örnek ayakkabılar giydiği annesi ve teyzesi ile birlikte bu geziye katılan genç kız, onların aksine ten rengi, ince çorap değil de, beyaz renkte görece kalın bir külotlu çorabı tercih etmiş. Yeniyetmeliğini göz önüne alırsak annesinin henüz ağdayla almasına izin vermediği ince tüyleri saklıyor olsa gerek. Adama kesin şekilde sırt dönmüş siyah giyimli kadın, baldız olmalı. Beden dilleri, fotoğraf çekilene kadar üç kadının birbirine dönük sohbet ettiğini, adamın ise onlara uzak bir noktada sigarasını içip diğer mola verenlerin soğuk meşrubat satın aldığı kafeyi süzmekle zaman geçirdiğini gösteriyor. <o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b>Elmira</b><o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Otobüs arkasında çektirilmiş hatıra fotoğrafı, muhtemelen bir mola yeri <b> [2].</b> </span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Arkada Opel Kapitan modeli bir arabadan çıkan sürücü, orta halli şıklıkta üç bayan ve beyefendi Gazanfer Bilge otobüsü arkasında fotoğraf çektirmişler. Ekim ayı sonu olmasına rağmen, hava ılık ve güneşli. Ortadaki iki bayan güneş gözlükleri takmış, soldaki genç kadın ise güneşten korumak için gözlerini kısıp başını eğiyor. Mola yerinde olduklarından artık iyice eminim. Kadınlar el çantalarını otobüste kalmasın diye almışlar ancak, üstlerinde kalın giysiler; palto, ceket vb türü ağır giysiler yok. Otobüsün modelini tefrik edemiyorum. Dik hatlar, ince dikdörtgen stop ve sinyal lambaları Mercedes O302’yi çağrıştırsa da, 302’lerin camları tek parça arka camları yerine bu otobüsteki arka cam iki parçalı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b>BvP</b></span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b><br /></b></span><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b><br /></b></span><br />
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">..................</span></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: justify;">
<i><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b>[1]</b> Avrupa şampiyonu ve Türkiye’ye 1948’de ilk olimpiyat altın madalyasını kazandıran serbest güreşçi. 1960’lardan başlayarak seksenlerin ortalarına kadar kendi adını taşıyan otobüs şirketi ile kara yolu yolcu taşımacılığında önemli bir oyuncu oldu.</span></i></div>
<div style="text-align: justify;">
<i><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></i></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: justify;">
<i><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bir dönem ünlü güreşçiler nedense hep otobüs işletmeciliği yaparlardı! İzmitli Adil ve İrfan Atan kardeşlerin “Atan Kardeşler”, Samsun Çarşambalı, iki olimpiyat altın madalyası sahibi Mustafa Dağıstanlı'nın “Dağıstanlı”, Ağır Siklet güreşçisi Murat Hersekli’nin “Şampiyon Hersekli”si gibi… </span></i></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: justify;">
<i><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b>[2]</b></span></i><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><i>Gazanfer Bilge ve diğer otobüs şirketleri İstanbul Ankara arasında, Düzce’de yine bir güreşçiye, Hamit Kaplan’a ait “Düzce Olimpiyat Dinlenme Tesisleri”nde mola verirdi. Ama burası Düzce’mi emin değilim. </i></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
</div>
<br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b><br /></b></span><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b><br /></b></span><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b>Ağustos 1978</b></span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLTK5nP8e-AQcFqV8tAiGWn-qAE4RHmRx2mP5gO4xTBSg_IT5HHvcVR94dxad2fG21oP0kJp1VATHytVUNz49cL6HHxEpCu7Tm_tYR81xNb4I63jFH0IgB41sQWV-yokh0rBbrS3RAAQ4/s1600/o302_a%25C4%259Fustos+1978.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="460" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLTK5nP8e-AQcFqV8tAiGWn-qAE4RHmRx2mP5gO4xTBSg_IT5HHvcVR94dxad2fG21oP0kJp1VATHytVUNz49cL6HHxEpCu7Tm_tYR81xNb4I63jFH0IgB41sQWV-yokh0rBbrS3RAAQ4/s640/o302_a%25C4%259Fustos+1978.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">o302 Önünde. Ağustos 1978.</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Büyük teyzemi ziyaret etmek için bazı seneler <i>15güntatil</i> dediğimiz Şubat tatilinde çoluk-çocuk demeden yola dökülür, Ankara’ya giderdik. Birbirine çok düşkün üç kız kardeşin nihayet buluşmasının heyecanı ve neşesi, yolculuğun genel havasına da sirayet ederdi. Sonraları sadece otobüsle gidilecek olan bu yolu, önceden birkaç kez kuşetli vagonda, gece trenleri vesilesiyle de kat etmiştik. Kuytu yerlere sığınmayı, buraları evim gibi benimsemeyi sevdiğimden, kuşetli vagonda annem ve küçük teyzem daldan dala atladıkları sohbetle sabahı ederken, kısık kahkahalarla kesilen bu mırıltıların fonunda,birbirine monte edilmiş ve gıcırdayan demirlerin üstünde titreyen yataklarda uyumaya bayılmıştım. Gerçi sonradan alışkanlık edineceğimiz üzre, otobüsle Bolu Dağı’na çıkıp Varan tesislerinde kar manzarasına buğulu bir camdan bakarak<a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=6092592106746096410" name="_GoBack"></a> domates çorbası içmek de hoşuma gitmişti.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">İlerleyen senelerde büyük kuzenim kendine bir fotoğraf makinası alıp iki kız kardeşin üçüncüye gidişlerindeki neşeli anları, annemin elleriyle yüzünü kapatmış, gözlerini tamamen yummuş, kasılarak kahkaha atışını, sigara ardına sigara yakışlarını, birbirlerinin omuzuna dokunarak bir şeyler anlatışlarını görüntülediği fotoğraflar aklıma geldi şu fotoğrafa bakınca. Kadınların birbirinin yanındaki rahatlığı, aralarındaki bağın gücü, ayıp olur diye çekinmeksizin otobüs önünde çıkartılıp kenara atılmış bir çift ayakkabıdaki o samimiyet, fotoğraf çekilmeden önce konuştukları şeyin tortusu üzerlerinden kalkmamışken, o muzur gülümsemeleri... İnsanın o sohbetin içine kıvrılıp, aynı kuşetli vagondaki küçüklüğüm gibi, sıcak nefesleri kendine yorgan ederek uyuyası geliyor. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b><br /></b></span></span><span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b>Elmira</b><o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Yetmişlerin bir başka efsanesi Otomarsan O302. Fotoğrafın dışına devam eden uzun bir kanopi, arkadaki paralel sıra ve yol dokusundaki özen yüzünden gümrük girişi veya çıkışı olduğunu düşündüren –uzunca- bir bekleyiş sırasında neşeli 4 kadın. Soldakinin elinde deri kabı açık bir fotoğraf makinası görünüyor. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"> Hidrolik olmayan, açması çok zor kapı, çıkması o denli zor arka basamaklar çıkıldıktan sonra sağda; içine kalıp buz konarak içeceklerin soğutulduğu, üstten sürgü kapalı buzluğu göremiyoruz. Buraya konan buzlar birkaç saatte erir, ince alüminyum kapaklı su şişelerinin şangırtısı seyahat boyunca yolculara eşlik ederdi. Muavinden istenen bu şişeler boşaldıktan sonra koridor tarafındaki koltukların dibine koyu renkli don lastiği ile tutturulmuş ahşap dokulu plastik çöp kovalarına konur, toplanana kadar onlar da şangırdardı! </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Klima o zamanlar bilinmez, büyük amerikan arabalarında sonradan taktırılan -ve çok pahalı- klimalar doğal olarak bu otobüslerde de olmazdı. Tavanda iki yöne de açılabilen üç adet havalandırma kapağı ve yan pencerelerin üst kısmındaki sürgülü pencerelerden olurdu serinletme/havalandırma işi. Pencerelerin aralarındaki dikmelere tutturulmuş perdeler bu sürgüler azıcık bile açılsa çoğunlukla muazzam bir gürültü ve dalgalanma ile pencere tarafında oturanın yüzüne patlardı! Ama Türk insanının yapısı gereği bu havalandırma sistemi ile işi olmadı pek. Mutlaka birilerinin “beline beline” vuracağı ihtimaline karşı, havasızlıktan boğuluyor olsan bile açamazdın (Ağustos ayında olmamıza rağmen fotoğraftaki teyzenin omuzlarına aldığı siyah cekete, “sol ayak rahat” pozisyonundaki türbanlı hanımefendinin tüniğine, içindeki beyaz dik yakalı uzun kollu bluza dikkat edelim). Çok uzun süre boyunca, bu otobüslerde de kapı pencere kapalı, en ufak bir havalandırma olmadan rahatça sigara içildiğini de hatırlatayım. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Üç yüz ikiler iyi hoştu, yolculuk günün şartlarına göre fevkalade konforluydu da, “teker üstü” diye bir kavramdan haberdar olmak, bileti oradan almamak gerekirdi. Bilet eğer telefonla filan alınacaksa mutlak “teker üstü olmasın” diye tembihte bulunulurdu. Ön ve arkada tekerleklere denk gelen koltukların zemini oldukça büyük bir kavisle bezeli olur, ayakları bu bölümde tutmak 10-12 saatlik yolculuklarda iyice işkenceye dönerdi. Lastiklerin yarattığı vibrasyon ve ek gürültü de tuzu biberi olurdu işin. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Güzeldi işte altmışlarda, yetmişlerde otobüsle yolculuk etmek. </span></div>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b>BvP</b></span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-18441920163258711522012-10-12T09:29:00.000+03:002012-11-13T22:25:59.018+02:00Atatürk Kültür Merkezi ve 27 Mayıs Anıtı <br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvAYs_5PyGR1qBmM6AXhFkCEjWbj0360QDq6iwA0-wJWh6i1eTjLetqNEBBxP_227fjGVdF6euDUkw_vHivB2V1USXOmem03SiWXlcf0CxeLTdl2BX-A5YKbSSYeBWhtQRkcUTHiaJo5A/s1600/KASATURA.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" hea="true" height="442" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvAYs_5PyGR1qBmM6AXhFkCEjWbj0360QDq6iwA0-wJWh6i1eTjLetqNEBBxP_227fjGVdF6euDUkw_vHivB2V1USXOmem03SiWXlcf0CxeLTdl2BX-A5YKbSSYeBWhtQRkcUTHiaJo5A/s640/KASATURA.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Taksim Meydanından Atatürk Kültür Merkezine Bakış, 1970'ler</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 35.45pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 35.45pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><em>[Anıtlar egemen güçlerin simgeleridir. Başka türlü olamazlar "statue" adı üzerinde.</em></span><br /><br /><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><em>Anıtlar günü gününedirler birde. Bir acılı olayı, kahramanlığı, zaferi kısaca unutulmayacak günleri, kişileri, düşünceleri simgeler. Bu sahicilikleri onları kalıcı yapar. Yani sahipleri vardır, korunurlar. Öyle kolay kolay heykel yıklımaz, kaldırılamaz. Velek ki egemen güçler değişmeye, ya da çoktan değişmiş olmaya! O zaman ilk iş, nerede olursa olsun heykelleri yıkmaktır. Her gelen eski putları yıkmıştır da.] </em></span><br /><em><span style="font-family: Trebuchet MS;"></span></em></span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 35.45pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><span style="font-family: Trebuchet MS;">Tan Oral, <strong>Yaza Çize.</strong> İstanbul 1998.<em> </em></span></span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 35.45pt; text-align: justify;">
</div>
</span><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Tuhaf kadrajlı şu fotoğrafı çekenin Hayati Tabanlıoğlu eseri, upuuzun sürede yapılıp, kısa sürede yakılan<span style="mso-spacerun: yes;"> arkadaki </span>yapıyı mı <strong>[*]</strong> , yoksa kadını mı önemsediği belli değil. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 35.45pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Ama tuhaf olan bir şey daha var:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ne yazık ki<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kötü bir tesadüf eseri<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>- belki de değil, bilerek, istiyerek - hasar görmüş dev süngü! Yaşı benimle benzer olanlar çevresine seyrek defne yaprakları dolanmış; kabzası, balçağı ve kan oluğu ile herşeyi tastamam bu ikonu hatırlayacaklardır. Mayıs 1960 sonrası oraya dikilmişti ve demokrasiyi simgeliyordu! Galiba 1980 Eylül’ünü izleyen dönemde kaldırılmıştı. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kaba bir metaforun belirlediği <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“görsel şölen” barış/defne yaprakları <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>getiren ordu /süngü’nün, niye zemine/vatana saplı olmadığını yıllarca merak ettim. Tekrar bakınca; belki de zeminden/ulusun bağrından göklere yükselişi simgeliyordu… Mütehakkimin kendisine kıyasıya yabancı kavramları nasıl değerlendirdiğinin, plastik algısının maddeleşmiş hali(idi). Şimdi nerelerde acaba? </span><br />
<br />
<br />BvP. </div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 35.45pt;">
<o:p><span style="font-family: Calibri;">......................... </span></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 35.45pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><strong>[*]</strong> Gerçekten uzun bir hikaye. Yapının temeli 1946’da atılır atılmasına ama, temel 1953’e kadar atıldığı ile kalır. Sonunda Bayındırlık Bakanlığı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(1956’ya geldik) Hayati Tabanlıoğlu’na yeni bir proje çizdirir. Nisan 1969’da nihayet tamamlan yapı hizmete açılır.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Açılışta nam olsun diye Çeşmebaşı Balesi, Aida Operası filan sahnelenir… Yirmi üç yılda becerilip ortaya çıkarılan bina Kasım<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1970’de Arhur Miller’in<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Cadı Kazanı” oyunu oynanırken yanıp, tarumar olur! Ölen olmaz ama, bina ile beraber IV. Murat adlı oyunun galası için </span><span style="color: windowtext; text-decoration: none; text-underline: none;"><span style="font-family: Calibri;">Topkapı Sarayı</span></span><span style="font-family: Calibri;">'ndan getirtilmiş, IV. Murat’a ait<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>eşyaların bir kısmı da yanar , çocukluğumdan o dönemin gazetelerinde; ağırlık idmanı yaparken kullandığı güllenin fotoğrafını hatırlıyorum. O da <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tantuna gitmişti. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yangının neden çıktığı halen belli değil. Bu tür durumların demirbaşı “elektrik kontağı” filan elbette gündeme geldi. Ayrıca, o zamanlarda pek sevilen başka bir motif vardı: “anarşi ”! "Anarşistler”in işi olabileceği de çok yazıldı çizildi. Fail mail bulunamadı tabii. Olan güzelim binayla, fıkara padişahın eşyalarına oldu. </span></div>
<div style="margin-left: 35.4pt; text-align: justify; text-indent: 0.05pt;">
<br /></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-82569770987735749292012-10-09T17:05:00.000+03:002012-10-09T17:05:37.923+03:00Koca Biladerime Sonsuz Sevgilerimle<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0jIB8Oc2G1A_TF2iCOLzXduuTQlxagfrNLZTfjw-ZN7Kl-dHB_m9vjCxWCNCysuUaJjA6E-XurEAavj7m1BmIigO90XBogt1Ws7iNs8mAVrl-YjjsCoQqp1TM5VAIcvVhQyEhGGEDSBs/s1600/Dostluklar_Polis_1957_0001-vert.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; cssfloat: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" rca="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0jIB8Oc2G1A_TF2iCOLzXduuTQlxagfrNLZTfjw-ZN7Kl-dHB_m9vjCxWCNCysuUaJjA6E-XurEAavj7m1BmIigO90XBogt1Ws7iNs8mAVrl-YjjsCoQqp1TM5VAIcvVhQyEhGGEDSBs/s1600/Dostluklar_Polis_1957_0001-vert.jpg" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 35.45pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Yazlık giysili şık polisin parkın girişindeki kuruyemişçinin sepet veya arabasından külaha ucuz kabuklu yemiş koydurmuş<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>arkadaşları ile muhtemelen Ege kasabalarından birinin parkında çektirdiği fotoğraf. Yerde kabuk görünmüyor. Çekirdeği ağza götüren elin avuç kısmına toplanmış olabilir. Gittikçe ıslanan ve büyüyen kabuk yığını bir süre sonra iyice genişleyip, el külahtan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>alma-ağza götürme işini yapamayacak hale gelince, biriktirilenler ya bir çöp tenekesine ya da yere atılır. Ama bu aşamaya daha çok var. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 35.45pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Evet, Ege olması çok muhtemel; fotoğrafın arkasındaki <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“biladerime” yazısı okunabiliyor. “Bilader”; “çiğdem”, “asfalya”, “tantan”, “bööğrek” gibi Ege’ye özgü bir sözcük. Ve O<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kasabaların çoğunda zeminlerine mıcır serili, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sık büyük ağaçlı ve <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>serin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu parkların hemen hepsinde Kurtuluş Savaşı sırasında o yerleşim alanını, bölgeyi savunurken <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hayatını kaybedenler için <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dikilmiş bir anıt olur (bunlardan en güzeli ve tipik olanı, bence 1926'da Aydın'a dikilen). Uluorta girişi engellemek için köşelerindeki alçak obelisklere, top mermisini andıran nesnelere <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tutturulmuş, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ortalara doğru<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yere değdi değecek <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>zincirlerle<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çevrili ve yine obelisk, top mermisi veya üst noktaya doğru bir parça daralan silindirden oluşan, beyaza boyalı genişçe dört beş basamak yükselen bu mütevazi anıtların üzerindeki isimlerden fazla bir şey öğrenilemez. Tıbbiyeyi bitiremeden Askere alınmış <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>mülazım-ı evvel <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Canip Efendi ve komutasındaki müfrezenin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>neler yaparak ve ne için <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ölmüş oldukları da zaten yakındaki masalarda sessizce çay içen kasabalıların <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>artık <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>umurunda değildir. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Eylül ortalarına doğru bir gün Belediye Bandosu eşliğinde biraz hareket ve gürültü olur o kadar. Oysa bu baştan savma törenler<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ve hüzünlü anıtlar Ege’de İzmir ve çevresinden yukarılara doğru, kıyı boyunca 1922 yazsonunda olup bitenler hakkında hep <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir şeyler söyler. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 35.45pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Nedense <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>son yıllarda tarzını,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>geleneklerini, yemek tariflerini siyaset tarzını, otunu bokunu <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>pek beğendiğimiz Osmanlı’nın aklına yitik, umutsuz savaşlarda kaybolup giden yüz binlerce insanın doğup yetiştikleri yerde bile unutulup gitmemesi için, mütevazi de olsa bu tür anıtlar dikmek gelmemiş… </span><br />
<span style="font-family: Calibri;"></span><br />
<span style="font-family: Calibri;">BvP.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-45533051130334652572012-09-21T08:37:00.000+03:002012-09-21T08:37:43.487+03:00Mösyö ve Madam Fuat<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgE-GVcdYKijh8Hj_VDGBHJ3NAQpZNtEWsuCOalXfoi4UsrNR4BCQkRxrvNennKyuMc9_eD_fPH8pLxOXoAhKMZkqY4S98bC_tY2DJQPBoZE-cfdfYmj816V01fGb8VfLpVxjRTq2yNmFs/s1600/m%25C3%25B6sy%25C3%25B6+ve+madam+fuat-vert.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" mea="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgE-GVcdYKijh8Hj_VDGBHJ3NAQpZNtEWsuCOalXfoi4UsrNR4BCQkRxrvNennKyuMc9_eD_fPH8pLxOXoAhKMZkqY4S98bC_tY2DJQPBoZE-cfdfYmj816V01fGb8VfLpVxjRTq2yNmFs/s640/m%25C3%25B6sy%25C3%25B6+ve+madam+fuat-vert.jpg" width="497" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Alıcısı tarafından "Mösyö ve Madam Fuat" olarak adres edilmiş </span><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">yaşlıca çift</span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"> evlendirme dairesinde davetliler ve şahitler huzurunda </span><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">defteri imzalıyor. </span><span style="font-family: "Trebuchet MS";"> </span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS";">İstanbul, Mayıs 1949. </span></td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Şapkasının örtmediği gözüyle fotoğraf makinasına hesap sorar gibi bakıyor Madam Fuat, erkeklerle çevrili bir masada, ülkeler arasında imza ediliyormuşçasına ciddiyetle yaklaşılan sözleşmenin asıl tarafı olarak. "Sıkı topuzun içinde zor dizginlediğim saçlarımı salıp, ayna önünde göz altlarıma Avrupa'dan gelen gece kremlerimi sürerken de böyle iştahla çekecek misin beni?" der gibi. </span></div>
<b></b><br />
<b><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><br /></span></div>
</b><div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Elmira</span></b></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-35193827038792194472012-09-17T01:40:00.000+03:002012-09-17T09:40:58.789+03:00Rakı Sofrasında Hüzün<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipAM2H5-ynI67IPu6Y9oXAhiB_jXs8Yrf-YL9AWgqgOZpct9pVT3ov8lf_WughfG2fvJwA7s-H7yWlkADORvf3vBVdA4BTh_izXOUD6rxZOhgH9MYNv6PA-9SbDCPp-WTCcmJu15-vFmc/s1600/rak%25C4%25B1+sofras%25C4%25B1nda+h%25C3%25BCz%25C3%25BCn.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="411" mea="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipAM2H5-ynI67IPu6Y9oXAhiB_jXs8Yrf-YL9AWgqgOZpct9pVT3ov8lf_WughfG2fvJwA7s-H7yWlkADORvf3vBVdA4BTh_izXOUD6rxZOhgH9MYNv6PA-9SbDCPp-WTCcmJu15-vFmc/s640/rak%25C4%25B1+sofras%25C4%25B1nda+h%25C3%25BCz%25C3%25BCn.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS";"></span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS";"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">İçki sofrasında oturan şu iki yaşlıca adamın bakışlarındaki hüzün, çaresizlik ve kırgınlık ne kadar iç burkucu. Fotoğrafları çekilirken, şakacıktan da olsa gülümseme gereği duymamışlar. Mutsuz evlilik, bir baltaya sap olamamış çocuklar, parasal sorunlar ve geriye dönüp bakıldığında acısı her geçen gün artan hiçlik, boşa harcanmış hayat… Paltoları ile oturuşlarını ayazlı bir gecede tam kapanmayan kapı önündeki masada yer bulmuş olmalarına bağlamak da mümkün elbette, ama macunuyla birlikte defalarca boyanmış pis kapı doğraması ve ucuz kumaştan perdeler mekanın doğru dürüst ısıtılmayan türden köhne bir meyhane olduğunu açıkça söylüyor. Arkada masanın altında kovaya benzer bir nesne seçiliyor. Belki de, müşterilerin az da olsa ısınmasını sağlayan bir mangal.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: "Trebuchet MS"; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Oturdukları dar masada bir dilim ekmek, basit mezeler ve önlerinde tek tekçi denen meyhanelerde kullanılan türden, rakıyı susuz içmeye yarayan küçük kadehler duruyor. Etiketini göremediğimiz, daha yarısına gelinmemiş dar boyunlu büyük şişede rakı olmalı. Fakat bakışlarındaki bulanıklık hayatlarının büyük bölümünde alkolle haşır neşir oldukları apaçık, işin “erbabı” bu iki adamın önce de bir şeyler içmiş olduklarını söylüyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: "Trebuchet MS"; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Bu masada neşe, umut yok, mutsuzluk ve hüzün var o kadar. Kırgın, çaresiz bir geceyi neden ölümsüzleştirmek istemiş olabilirler? Arkasına tarih atılmamış, açıklayıcı hiçbir not düşülmemiş, ama kalın porselen tabaklar, sandalyeler, kir tutmasın diye alt kısmı koyu renk boyanmış kapı ve duvar ile, iki arkadaşın giysilerinin, saç ve bıyık biçimlerinin tarihi bin dokuz yüz ellilerin ortalarında bir kış gecesi olarak sezdirdiği o gece neler konuşulduğunu, gecenin öncesini ve sonrasını hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Bildiğim, yaklaşık elli, altmış yıl sonra bile bu fotoğrafa baktığımda gördüklerimin ve göremediklerimin içimi burktuğu…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: "Trebuchet MS"; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<div style="font-family: "Trebuchet MS";">
<strong>BvP. </strong></div>
<div style="font-family: "Trebuchet MS";">
<strong><br /></strong></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Gerçek bir ayyaşın aklı da saçı gibi hep karışıktır. Ve burnu, sahip olmadığı hayatın üstünde tütmesinden, hep kırmızı. Vaktinden önce küllenmiş hayallerin hüznünü örtbas edebilen, dargın gözleri ve düzgün kılığıyla içten yanar; edemeyense son bir çabayla herkesi duruma şahit koşar.</span><br />
<b><br /></b>
<b>Elmira</b></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-29044049149046509512012-09-12T21:51:00.000+03:002012-09-12T21:53:06.805+03:00Otuz ortalarında bir düğün gecesi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiO4CXujIK9ERfAti2YnVkN7JkNQktdTRXp5-UCIzWJ8iw8gjj_V_AWxvMhcEcgaLkf1VUua3w9s8yrGBgux6mptWnu3vMQpl1byU8-v7UnDKOBPolnU_F67XmCeMyqjSH1EDxY7wW2Jdk/s1600/006_evlilikler.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="465" oda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiO4CXujIK9ERfAti2YnVkN7JkNQktdTRXp5-UCIzWJ8iw8gjj_V_AWxvMhcEcgaLkf1VUua3w9s8yrGBgux6mptWnu3vMQpl1byU8-v7UnDKOBPolnU_F67XmCeMyqjSH1EDxY7wW2Jdk/s640/006_evlilikler.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 35.45pt;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Geçkince damat ve gelin evde yakın aile çevresi ile. Nikah töreninden önce çekilmiş olmalı, üniforma ile gördüğümüz damadın eline yüzük takılmamış daha. Belki de nikah evde kıyılacak. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 35.45pt;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Sağ alttaki küçük kız dışında herkesin yüzünde makul bir ciddiyet ve belli belirsiz bir tebessüm - o da kadınlarda - var o kadar. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 35.45pt;">
<strong><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">BvP.</span></strong></div>
<div style="text-align: left;">
</div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-44507302664726123412012-08-30T05:00:00.000+03:002012-08-30T12:18:24.755+03:00Efes Pilsen Kardeşliği II<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_5C1lpaIcJcvsBUVLsh76Gdf9868Mxz_P4riDY4lmSropxyj_rsI493mkpOL3b2V-ru9GdF63zOqQ1QfZL41OolOLN1Ms2fjrDDoLk6SxSEYWi423ldVah_BEERA-RfxsWIHWU5-jqTY/s1600/Efes+Pilsen+Karde%25C5%259Fli%25C4%259Fi+II.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="252" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_5C1lpaIcJcvsBUVLsh76Gdf9868Mxz_P4riDY4lmSropxyj_rsI493mkpOL3b2V-ru9GdF63zOqQ1QfZL41OolOLN1Ms2fjrDDoLk6SxSEYWi423ldVah_BEERA-RfxsWIHWU5-jqTY/s400/Efes+Pilsen+Karde%25C5%259Fli%25C4%259Fi+II.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=6092592106746096410#editor/target=post;postID=945591497327174089">Benzer bir fotoğrafa</a> atıfla benzer biçimde adlandırılmış olsa da, seksen başlarından olduğunu düşündüğüm bu kareye belki başka bir ad vermek gerekli.</div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Masadaki açılmamış bira şişelerinin; pastanın, mumların ve meyve tabağının sezdirdiği neşeli toplantının ve olası teklifsizliğin üzerini lineer, kalın bir hiyerarşi boylu boyunca çiziyor. Muhtemelen bir askeri tesis yemekhanesinde; paneldeymişçesine yerleşilmiş masaların gerisindeki “komtan”lar: İki albay bir yarbay ve oturmak üzere olan binbaşı, doğal olarak rütbe sırasına göre dizili! Hepsinin yüzündeki ciddi, daha doğrusu nötr ifade durumun gereklerine göre aynı anda değişmek üzere hazır.</div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Eğlence ya da törenin başlamasına çok az var. Arkada, kareye tesadüfen girmiş sivil görevli çabucak son kontrolleri yapma telaşında. Fakat arkadaki kara tahta ve resmin solunda, yerden yüksek sehpadaki televizyon ile hemen altındaki regülatörü birbirine bağlayan kablolar için yapılabilecek bir şey yok. Maalesef karmakarışık bir fon oluşturuyorlar. Binbaşım oturmak üzere. Muhtemelen şeref konuğu, en yüksek kıdem ve rütbe sahibi kişi henüz gelmemiş. Sağ tarafta onun sandalyesi henüz boş. O da gelip, yerine oturduğunda, bu biralı, pastalı meyve tabaklı (mevsim yaz olmalı: kirazlar ve -belki de- kayısılar seçilebiliyor) “neşeli tören” başlayacak… </div>
<br />
<br />
<strong>BvP.</strong><br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Askeri disiplin altında gerçekleşecek bu mütevazı kutlamanın şerefine tıpkı zarif şarap kadehleri gibi özenle dizilmiş ve henüz kapağı bile açılmamış bira şişeleri insana şimdiki zamana has, bu fotoğrafın çekildiği günlerde henüz bize çok uzak olan ve bir ürünü tanıtma amacı güden lansman gecelerini anımsatıyor. Sanki masa başında sandalyeye oturanlar değil, asıl masanın üstünde, çikolatalı pasta ile armutların üstüne serpilmiş üzümlerden ibaret meyve tabağı, bir örnek birkaç cam küllük ve küçük bir tabak içinde yakılıp doğum günü sahibince üflenmiş iki koca mumun arasında yer alan bira şişeleri gecenin asıl onur konukları. Böyle resmi kılıklar içindeki ciddi adamlara bu denli halk tipi, laubali bir kutlama dokunmuş olsa gerek, soldan üçüncü asker durumu en azından midesinde hazmedebilmek için elini böğrüne götürmüş. </div>
<strong></strong><br />
<strong>Elmira</strong>Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-49656342929343068792012-08-29T17:05:00.000+03:002012-08-29T17:22:32.425+03:00Halim Alyot<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjV4g7zETeNa28br6DLedTUeK-PA_fvLO6zUGreT452MX_wPHOpmMTyVMcDn2UBLGI5RoJii5webAB7KZibMq483KuD9wG5KSxMMkXmyfApldarkBqvpVvEOq4SVBncWlCx71kP6C6amP8/s1600/halim+alyot.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="301" kba="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjV4g7zETeNa28br6DLedTUeK-PA_fvLO6zUGreT452MX_wPHOpmMTyVMcDn2UBLGI5RoJii5webAB7KZibMq483KuD9wG5KSxMMkXmyfApldarkBqvpVvEOq4SVBncWlCx71kP6C6amP8/s400/halim+alyot.jpg" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Türk Heyeti Farnborough'da Hawker Hunter Uçağını İnceliyor. <br />
Soldan Sağa:<br />
İngiliz Mihmandar, Ahmet Emin Yalman, Ahmet Şükrü Esmer, Halim Alyot. </td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">1950’lerde İngiltere’ye yapılmış gezi sırasında, bir grup Türk gazeteci dönemin en yeni avcı uçaklarından birini, İngiliz yapımı "Hawker Hunter"i inceliyor [<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">1]</b>. Bu şık beylerden uçağın gövdesine en yakın duran kişi Demokrat Parti’nin önemli bürokratlarından Basın Yayın ve Turizm Genel müdürü Dr. Halim Alyot. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Arkadaki nottan, Farnborough’ta<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>her yıl düzenlenen ve esas olarak<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İngiliz Havacılık Endüstrisinin ürünlerini tanıtmaya yönelik bu etkinliğe katılanların dönemin kalburüstü gazete sahipleri olduğunu öğreniyoruz.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ahmet Emin Yalman “Vatan”, Falih Rıfkı Atay “Dünya”, Ahmet Rüştü Esmer “İstanbul Ekspres” gazetelerinin sahipleri ve aynı zamanda başyazarları. Ayrıca Ankara’dan <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ulus ve Zafer gazetelerinin diplomasi muhabirleri de var. Fotoğrafta sadece mihmandar, Ahmet Emin Yalman, Ahmet Şükrü Esmer ve Halim Alyot görünüyor. Oldukça detaylı bilgiler verilmiş olmasına rağmen maalesef tarih yok. Fakat Neville Duke tarafından kırılan saate<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>727.6 millik hız rekorundan bahsediliyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> Bu uçuşun</span> Eylül 1953’de gerçekleştiğini, Farnbough’taki gösterilerin de her yıl temmuz ortasında yapıldığını biliyoruz. Yani, 1954’den sonra olmalı. Fakat muhtemelen o yıl değil. Mayıs 1954’deki genel seçimlerden sonraki yaz ayları Bay Halim Alyot için pek iyi geçmemiş olmalı… Fotoğrafın 1956<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yılına ait<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>olduğunu düşünüyorum…Niye mi? </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Aslen Giritli olan ve Çanakkale’de çok hısım akrabası olan Alyot’un kardeşi de Çanakkale DP yerel örgütünün ileri gelenlerindendir. Bu hısımlar ve kardeşi ona DP’den milletvekilliği teklif ederler. Bu tekliften hoşlanır, fakat “memur tabiatlı” olduğu için gerekli müsaadeleri almayı ihmal etmez ama, bir talihsizliği olur! Adnan Menderes o sıralar fazla meşguldür, kendisini göremez. Fakat Fuat Köprülü ve Başbakanlık Müsteşarı Kudretli Ahmet Salih Korur ile temas eder. Hem Köprülü hem de Korur bu adaylığı olumlu karşılar. Halim Alyot’ta gönül rahatlığı ile Çanakkale’ye gider, yoklamaya girer ve kazanır. O sırada bir başka “Çanakkale Çocuğu” Muzaffer Baykan’da taa Amerika’dan kalkıp yoklamaya girmiş ve o da kazanmıştır. Bu iki memnun ve mes’ut<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>aday Ankara döndüklerinde kendilerini bir sürpriz beklemektedir. Adaylıktan vazgeçmeleri istenir! Menderes “garanti Çanakkale” için başka adaylar düşünmektedir. Muammer Baykan talebi kabul eder, fakat Halim Alyot direnir. Öyle ya,Köprülü’den ve Korur’dan izin almıştır.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Adaylıktan çekilmeyi onuruna yediremez, “Hayır” der. Bunun üzerine Menderes kendisini çağırır, fakat onu kabul etmeden önce vazgeçtiğini bildiren bir kağıt imzalamasını ister. Alyot imzalamaz, iş iyice inada biner ve kalkıp Çanakkale’ye gider adaylığını bağımsız olarak koyar. Fakat yoklamada kazanmış olduğu halde üzerinde DP etiketi kalkınca ancak birkaç bin oy alır! [*] Metin Toker anılarında bu olaydan söz edip, sonucun Adnan Menderes’e sonradan “ben odunu aday göstersem seçtiririm” dedirten örneklerden biri olduğunu anlatıyor.<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[2] </b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Dönüşünde ise kızağa alınıp Başbakanlık Yüksek Murakabe Heyeti’ne atanır.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Uslu, söz dinleyen Muammer Baykan ise onun yerine Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğüne getirilir. Fakat ilerleyen yıllarda tekrar göze girer, 1956-1957 arasında yeniden Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğüne getirilir.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ekim 1957’deki genel seçimlerde de <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>milletvekili<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>seçilir<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-ya da- yapılır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><strong> BvP. </strong></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[1] </b>Geriye ok açılı kanatları, dar gövde kesiti ve kanat köklerindeki fiyakalı hava alıkları ile<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"> </b>son derece zarif ve <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>başarılı tasarıma sahip; gelişim potansiyeli yüksek bu uçak tüm olumlu özelliklerine rağmen, güçlü rakibi North American şirketi üretimi “F-86 Sabre” jet avcı uçağı karşısında beklenen satış başarısını gösteremez. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu pek çok ülke Kore Savaşında gösterdiği performansın da etkisi ile F-86’yı tercih eder. ( Askeri Yardım Programı çerçevesinde yapılan bu teslimatlarda Türkiye'nin fazla bir seçeneği de yoktur aslında). </span></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitA3Y1bpOze7_bmstN2HoUdhAhZRW8wyz32BLVJ59fxqINrPD9gw1vOtYavZ_1mQSWX9qoEeOO2fBya6OifgMCXXgb73S1HRv6tdpCRFwDNANW3KdEtepsrO0VDCRTz1oMtuWkXusP5f4/s1600/hawker_oman48.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" kba="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitA3Y1bpOze7_bmstN2HoUdhAhZRW8wyz32BLVJ59fxqINrPD9gw1vOtYavZ_1mQSWX9qoEeOO2fBya6OifgMCXXgb73S1HRv6tdpCRFwDNANW3KdEtepsrO0VDCRTz1oMtuWkXusP5f4/s320/hawker_oman48.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Hawker Hunter, 1/48. Model: BvP. </td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Hunter ise <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İngiliz Ticari egemenliği altındaki Körfez ülkelerine, Hindistan’a ve tuhaf bir şekilde, İsviçre’ye satılır (Bu iki ülkenin anlaşmaları yaklaşık yüzer adetlik büyük işlerdir). Çok üstün uçuş nitelikleri yüzünden üç hava kuvvetleri hava akrobasi ekiplerini bu uçaktan oluşturur. Şili, Lübnan, Umman Ürdün, Somali, İsviçre, Singapur, Zimbabwe 1990’ların ortalarına dek aslanlar gibi kullanırlar. Hatta, Hindistan’ın sahip olduğu hedef çekici Hunter’lar 1999 Kasımına kadar hizmette kalır. Fotoğraftaki Hunter Umman Hava Kuvvetlerine ait bir MK.9’un 1/48 ölçekli modeli. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[2]</b> Toker, Metin. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Demokrasimizin İsmet Paşa’lı Yılları.</b> “DP Yokuş Aşağı, 1954-1957”. <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(s:35-36).<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></i>3. Kitap. Genişletilmiş 3. Basım. Bilgi Yayınları, Ankara. Mart 1991. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[*]</b> 1954 seçimlerinde bağımsız adayların Çanakkale’den aldığı toplam oy sayısı: 2.721 olarak açıklanmıştır. </span></div>
<span style="font-size: large;"></span><br />Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-73972001468006504482012-08-15T03:54:00.000+03:002012-08-15T03:54:25.371+03:00Bir odadan diğerine - Çok başına kurulan hayaller<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXBUrhlmMPzqdZC23siKudVQR4dNFbCtKpyYrxirDuD1elVFhyOJE0yBBBFBQQEAnWcmDekeWhxMEpaNfQLyiuu7rwQTB6TKa9sSuZbXbsXqgEkG4V_rslEV6BG01NAvCWrZAj8ZyytTw/s1600/iskenderun_singer0002.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="536" kba="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXBUrhlmMPzqdZC23siKudVQR4dNFbCtKpyYrxirDuD1elVFhyOJE0yBBBFBQQEAnWcmDekeWhxMEpaNfQLyiuu7rwQTB6TKa9sSuZbXbsXqgEkG4V_rslEV6BG01NAvCWrZAj8ZyytTw/s640/iskenderun_singer0002.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"></td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif; font-size: x-small;">Singer Dikiş Kursu Mezunları. 5 Aralık 1949. İskenderun.</span></div>
<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Öğrencilerden birçoğunun el sanatı öğrenmekten ziyade salonunda belli belirsiz bir tıkırtıyla ilerleyen yelkovanın inadına zamanın adeta durduğu şehriye kokan evlerinden kaçıp, dışarıdaki gerçek hayata karışabilmek için çıkış yolu olarak gördükleri dikiş kursunun mezuniyet günü, tam da bu sebepten yüzlerde buruk bir gülümsemeye sebep olmuş. Tedirginliğin sebebi: Bundan sonra gece yatmadan süngerli tele sardıkları saçlarını limon suyuyla sertleştirdikten sonra, derisi yanlardan gevşemiş hafif topuklu ayakkabılarla caddelerde seke seke yürüyebilmek için nasıl bir mazeret uyduracaklar? Kurs çıkışı paralel sokaktaki pastanede ağız dolusu laf ederken bir yandan küçük bir tepsiye dizilmiş incecik cam bardaklarda servis edilen iç bayıcı tatlılıktaki limonatadan içerlerdi, hava kararmışken sokakta olmanın heyecanı ayaklarının altını kaşındırır, bu keyif uğruna kursu bahane etmenin vicdan azabı içlerini ince ince ne güzel yakardı. Halbuki bugün bu odaya, sansürsüzce ve yanakları kızarmadan erkekler, büyük şehirlerde yaşayan özgür kızlar ve film yıldızlarının çarpık özel hayatları gibi birçok şeyden bahsetmekten, yüksek sesle dedikodu yapmaktan, ve neredeyse sıkı sıkıya kapatılmış pencerelerin camlarında buğu yapacak kadar yoğun hayaller kurmaktan çekinmedikleri bu yasaksız alana ve onun vesilesiyle önlerine açılan sokak hayatına veda edecekler. Fotoğrafın orta yerine dağılmaz, çelik gibi bir neşeyle kurulmuş güzel dikiş hocalarıyla da bir daha kim bilir anca mahalle pazarında, küçük bir oğlanı telaş içerisinde çekiştirirken karşılaşacaklar.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><br /></span></div>
<b><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Elmira</span></b>Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-91580328090336772232012-07-25T14:24:00.001+03:002012-07-25T18:11:21.374+03:00Ben Sana Kırgınım Necati<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEio4XN5vZLVLrVQ-Lb9DftMW8PYnlx6Y2TnjOzSqqwA_RBnopJximEnvlZiecvcdwjKzghIwqE74eSHASX_rnMmOUIZpIDJo0Ar5tXrAQVMFbz7Nic1ClfMFlatoOALirAxYh21mmZCZgU/s1600/ben+sana+k%25C4%25B1rgn%25C4%25B1m+necati.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="505" rca="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEio4XN5vZLVLrVQ-Lb9DftMW8PYnlx6Y2TnjOzSqqwA_RBnopJximEnvlZiecvcdwjKzghIwqE74eSHASX_rnMmOUIZpIDJo0Ar5tXrAQVMFbz7Nic1ClfMFlatoOALirAxYh21mmZCZgU/s640/ben+sana+k%25C4%25B1rgn%25C4%25B1m+necati.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Orjinali bir kibrit kutusundan küçük boyutları ile fotoğraftaki gencecik omuzlara ankastre şık ceketin Türk giyim tarihi açısından çok önemli bir yere sahip olduğunu düşünüyorum. Marmara ve Ege Kıyısındaki köhne tatil kasabalarının kıyı boylarını, devlet kurumlarına ait ve hep kıyılarda konuşlu “eğitim tesisleri”ni, Egedeki tatil sitelerinin beton yollarını akşam yemekler yenilip, bulaşıklar yıkandıktan sonra, kafileler halinde arşınlayan teyzelere ait yaygın giyim tarzının bilinen ilk fotoğrafı olmasından kaynaklı… Bu okumayı <i style="mso-bidi-font-style: normal;">”Toplumunun orta ve üst yaş grubu dişil üyelerinin içinde bulunulan iklimsel koşullardan bağımsız, güneş ışığı kaybolunca (akşam) vücutlarının üst kısmına, kol bölümlerini kullanmadan yerleştirdikleri tercihan yün örgü giysilerle dolaşmaları”</i> şeklinde de özetlemek mümkün tabii. Türklere özgü o iklimsel korunma içgüdüsünün karabasanları “ceryan”, “beline beline vurma” ve “boğazların ağrıması”, ancak “omuzlara bir şey almak”la izale edilebilir zaten. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div align="center" class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: center;">
<span style="font-family: Calibri;">***</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Fakaaat, gerçekte yirmili yaşların başındaki bu küçük gruptan Kemalist devrimin yaratmayı düşlediği, her türlü imkanı seferber ederek var gücü ile üzerinde çalıştığı yeni düzenin yeni insanları olarak söz etmek isterim. Bu sosyal mühendislik projesinin yöntemleri, kodları, kritik imgeleri, başarıya ulaşıp ulaşmadığı ve sonuçları türü konulara burada girmeyeceğim. Nasıl olsa, başka fotoğrafların söyleyecekleri üzerinden tartışma fırsatları olacak. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Kırkların başı veya otuzların sonundan bir eğlence gecesi. Parlak üniversite talebelerini Cumhuriyet elitlerine tanıtma amacıyla Ankara Halkevi tarafından düzenlenen balolardan biriymiş gibi geliyor nedense. Ustaca dikilmiş kıyafetlerin inanılmaz özen ve kalitesi, bu gençler tarafından rahatça taşınışları; onların varlıklı, köklü ailelerin kendine güvenen, kentli bireyleri olduklarını söylüyor. Biraz daha detaya inelim: Kızların şık, yaşlarına uygun saç biçimleri, ceketini omzuna almış olanın kolundaki zarif dikdörtgen saat, sol baştaki genç adamın kravatının bağlanışındaki ustalık. Tüm bunlar otuzlarda, kırklarda toplumun hemen her kesimini kavuran o kıyasıya yoksulluğun epey uzağında olduklarının kanıtları. Oysa döneme ait öğrenci fotoğraflarında fazlaca giyilmiş ceketlerin pantolonların, ayakakabıların köhneliği dikkat çeker. Ertesi sabah Dil Tarih Coğrafya’nın, Mülkiye'nin amfilerinden birinde derse girdiklerinde üzerlerinde mutlak aynı temizlik ve özende başka giysiler olacak. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Maalesef önlerindeki masada nereler olduğunu, o gece nelerin yenip içildiğini göremiyoruz. Bunlar bize gecenin niteliği hakkında daha fazla bilgi verebilirdi. İki çift olarak gidilmiş Batı tipi bu eğlentide söz ve davranışların tümü hiç şüphesiz terbiye ve ölçü dahilinde. Fakat; gecenin bir anında, ceketini omuzlarına almış genç kızın, sağındaki genç adamın ne olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğimiz bir davranış veya sözü üzerine kırıldığı, canının sıkıldığı kesin. Diğerleri fotoğrafın çekildiği yöne bakarken, Nevin - veya- Ülkü’nün başı Necati’ye yönelik. Fotoğrafın yakaladığı, hayranlık ve sevgi dolu bir bakış değil. Kırgınlık, sitem ve bir parça da, “evet şu anda kırgın ve üzgün olabilirim ama, göstereceğim sana” katkılı bir bakış. Necati cesur ve umursamaz bir ifade ile bakıyor bizlere. Muhtemelen toyluktan kaynaklı bu ahmakça cesaret ona yakında pek pahalıya mal olacak ! </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Neler söylediğini az çok kestirmeme rağmen, gerçeğin ne olduğunu öğrenmeyi en çok istediğim, merak ettiğim fotoğraflardan biri de bu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><strong>BvP.</strong> </span><br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Gençler aylar öncesinden planlanan bu önemli gecede
oturdukları locadan belki de fotoğrafın sağında kalan, bir sahnede bir temsili
veyahut töreni seyretmek üzere oradalar, belki de az önce seyrettiler. Şimdi
önlerinde duran, metal bir kup içerisinde servis edilmiş dondurmalarını yemeye
başlamak üzereler. Masadaki erkeklerin gururla karışık yılışık tebessümleri
gözden kaçmıyor; bilhassa masanın sağ yanındaki delikanlının ceketinin önünü
açarak yan dönüp kolunu diğer sandalyenin sırtına dayayışı daha alışkın,
gecenin bir vakti dışarıda, eğlencede bulunmakta tecrübeli olduğunu gösteriyor.
Belki bu tecrübenin karşılığı olmadığından, kızlar, erkekli-kızlı balolara
katılan modern Cumhuriyet kadını kimlikleriyle heyecandan yaprak gibi
titrediklerinden sert durabilmek için kollarını kendilerini korumak ister gibi
kavuşturmuşlar. Bu kol pozisyonundan anlaşılacağı üzere henüz buzlar
çözülmemiş, sohbet ilerlememiş. Her ikisinin yakasında da gecenin hatırası,
büyük ihtimalle o salonda bir arada bulunmalarının sebebi olan organizasyonun
dağıttığı birer broş. Soldaki kızın omuzlarında yaz akşamları mangal bulaşığı
kaldırıldıktan hemen sonra balkonda konken oynanırken zahmetsizce sırta çekilen
merserize hırka gibi yerleştirilmiş, sert kumaşı yüzünden kolları yerinden
çıkarılmış bir vitrin mankenine giydirilmiş gibi duran ceketi. Başını planlı ve
azimli bir tepkiyle uzun süre sola çevrili tutarak o zamanlar pek de şipşak
bitmeyen bu sürecin tamamlanmasını, fotoğrafın çekilmesini beklemiş. Belki de
hantal fotoğraf makinasıyla yanına gelip bir poz çekmeyi teklif eden
fotoğrafçıyı tersledi, diğerleri çok karşı koymayınca böyle en abartılı
mimiklerle başka tarafa bakıp somurtarak tavrını ortaya koyuyor. Her nereye
bakıyorsa, kesinlikle yanındaki erkeğe yönelik değil diye tahmin ediyorum.
Zaten ilk bakışta öfkesinin hedefi gibi görünen delikanlının rahatlığı kızın
öfkesiyle örtüşmüyor, kızgın bakışlar masaya hayli yakın oturmuş çocuğun
sırtını yalayıp uzakta başka bir noktaya devam ediyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;">Elmira</span></b><b></b><br />
<b></b></div>Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6092592106746096410.post-38633214454157273912012-07-22T18:53:00.000+03:002012-07-22T18:53:52.341+03:00O benim ağabeyim sayılır!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgczOUcxKbTX91F_f5EfXpSoi5kzIzLGipgPmS8t_vZokMEKVsbaDjcnup-UC-SBobQYDYrhGvPcrFRjMsB-W6dIjYjdLYoiWgJCF08Irp-w7RkMVBdY_ziE0KtU5UMaW93g2d1eIyDwDY/s1600/003_evlilikler.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="255" oda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgczOUcxKbTX91F_f5EfXpSoi5kzIzLGipgPmS8t_vZokMEKVsbaDjcnup-UC-SBobQYDYrhGvPcrFRjMsB-W6dIjYjdLYoiWgJCF08Irp-w7RkMVBdY_ziE0KtU5UMaW93g2d1eIyDwDY/s400/003_evlilikler.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 36pt; text-align: center;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 36pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Dünyada çok az şey beni sevgisiz evlilik kadar hüzünlendirebilir. Bu nikâh için masraftan kaçınılmadı, gelinin tüm istedikleri yapıldı; en pahalı kadın berberinde saçlar lüleye sarıldı, aynı lüleler pahalı saç aksesuarlarıyla taçlandırıldı, güzel gelinliğiyle adeta bir kuğu gibiydi. Gelinin küçük yeğeni bile bu muamelelerin dışında bırakılmadı, es geçilmedi; ona da günün anlamına uygun bir elbise alındı, bebek saçları kadın berberinde spreylenip güzel bir topuza sarıldı. Fakat en dikkat çeken şey: Bu fotoğrafta maalesef bir anne yok; gelinin annesi vefat ettikten sonra ona göz kulak olan, liseyi bitirene kadar kol kanat geren, biri omuzlarından tutarak ona destek veren evlenmemiş iki teyzesi var yalnız. Arkadaki perdelerle gizlenmiş sahneye ve mikrofonlara bakıyor, ortamın tiyatro sahnesi, bir temsil salonu olduğundan şüpheleniyorum. Fakat yeni evlilerin böyle bir yerde olması nasıl açıklanabilir? Belki de lise binasının üst katında düğün yemeği veren müdür muavini bir damatla?</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt 36pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><strong>Elmira</strong></span></div>Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0